29 Ocak 2016 Cuma

Mucizeler Yağarken - Kristin Hannah


Merhabalar! Bu aralar kızımla günlerimiz dolu dolu geçiyor. Benim de yazacak güzel şeylerim birikiyor. Ancak zamansızlıktan yazamıyorum. Şu anda kucağımda bilgisayar, yanımda örgüm ve çayım, bir gözüm televizyonda... Yazın başlayan, severek izlediğim Kiralık Aşk dizisini izlerken yazımı yazmaya çalışıyorum. Burası gerçekten alışkanlık yapıyormuş. Yazacağım şeyler varken yazmayınca kendimi kötü hissediyorum.

Mucizeler Yağarken, okuduğum ilk Kristin Hannah kitabı. Son zamanlarda okuduğum en güzel kitaplardan biri. Geceleri okuduğum için, yavaş ilerledim. Ama biraz daha, biraz daha okuyayım diyerek uykusuz kaldığım çok oldu.

Kitap hakkında fazla detay vermek istemiyorum. Joy'un eşi, kendisini kız kardeşiyle aldatmıştır. Joy bu durumun üstesinden gelmekte zorlanmaktadır. Üstelik Noel zamanıdır. Joy olanca gücüyle oradan uzaklaşmak ister ve ilk uçağa atlar. Bindiği uçak birkaç yolcusu olan, küçük bir uçaktır. Gidecekleri yere varamadan uçak düşer. Joy geri dönmek istemediği için, kaza yerinden uzaklaşır ve kendisini bir kulübede bulur. Burada eşini yeni kaybetmiş Daniel ve Oğluyla karşılaşır. Acaba üçü için yeni bir hayat başlıyor olabilir mi? Bunu kitabı okuduğunuzda anlayacaksınız. Ama konunun tamamını yazdım sanmayın. Sizi büyük bir sürpriz bekliyor. Okuyun ve görün...

ARKA KAPAK

Bazen bağışlamak, umut etmek ve mucizelere inanmak gerekir... 

Hayatının en büyük ihanetine uğrayan, terk edilen ve çok zor bir yıl geçiren Joy Candellaro, Noel yaklaşırken hep hayalini kurduğu maceraya atılmaya karar verir. Kimseye haber vermeden bir uçak bileti satın alır ve hiç tanımadığı bir şehre doğru yola çıkar. Fakat beklenmedik bir şey olur ve Joy kendini bir anda yağmur ormanlarının yakınlarında, muhteşem bir gölün kıyısında yer alan bir balıkçı kulübesinde bulur. Kulübede yaşayan küçük Bobby, yakın zamanda kaybettiği annesinin acısıyla başa çıkamamaktadır. Yalnızca hayali arkadaşıyla konuşan küçük çocuğun babası Daniel de oğluna yardım edemediği için acı çekmektedir. Joy ikilinin hayatına tesadüfen girerek, onlara yollarını bulmalarında yardımcı olur ve böylece aralarında güçlü bir bağ kurulur. Joy eski hayatını geride bırakıp bu yeni dünyanın bir parçası olmak istediğini fark eder. Fakat bu gerçek olamayacak kadar güzel atmosferde yanlış bir şeyler vardır. Joy hayallerle gerçeğin arasında bocalarken umudun peşinden gitmeyi seçer ve bir mucizeye tanıklık eder.





Ben çok şey yazdım derken, arka kapakta daha çok detay varmış meğer :) Bu soğuk kış günlerinde okurken içinizi ısıtacak, sımsıcak bir roman. Sanırım Kristin Hannah da tüm kitaplarını okumaya çalıştığım yazarların arasına girdi. Ben şimdi biraz da Kiralık Aşk'ın sıcaklığına sığınacağım. Çayım, örgüm ve dizim. İşte bu akşamki üçlemem... Tabi gece herkesi yatırınca Deniz Feneri Koyu'na devam. Oldukça kalın bir kitap. Bakalım ne zaman biter. Ama çok beğendiğimi söylemeliyim. Hepinize iyi bir hafta sonu diliyorum.... 

27 Ocak 2016 Çarşamba

Mısır Gevrekli Tatlı Yaptık



Merhabalar! Ankara hâlâ çok soğuk. Tatilde kızımla her gün bir şey yapmaya karar vermiştik. Bunu da uygulamaya çalışıyoruz. Birlikte kitap okuma saatlerimiz var. Her gün bir film izlemeye çalışıyoruz. Ama kızım en çok mutfakta vakit geçirmekten hoşlanıyor.

Ben kilolarımla savaştığım ve kızımın da kilo almasından korktuğum için, pek hamur işi yapmamaya çalışıyorum. Ancak bu tatilde kızıma söz verdim. İstediği birkaç şeyi, birlikte yapacağız :)

İşte bunlardan ilki, mısır gevrekli tatlı. Okula bir arkadaşı getirmiş, kızım da çok beğenmiş. İnternette biraz dolaştım ve karma bir tarif oluşturdum. Kızım çok beğendi.


MALZEMELER :

50 gr. tereyağ ya da margarin
2,5 adet metro çikolata ( 3 koyacaktım ama yarısını kızım yedi :))
( Yurt dışından ziyaretçiler için not : Metro, içi karamel, dışı çikolata kaplı bar )
2 yemek kaşığı bal
150 - 200 gr. kadar mısır gevreği

YAPILIŞI :

Yağı bir tencereye koyun. Metroları küçük küçük doğrayın ve tencereye ekleyin. Kısık ateşte, karıştırarak eritin. Ocağı kapattıktan sonra balı da katın. Gevrekleri de tencereye boşaltıp, iyice karıştırın. Bir kaşık yardımıyla kek kağıtlarına boşaltın. Bu ölçüden böyle küçüklerden 7, büyüklerden 14 adet çıktı.

Bizim günlerimiz şimdilik böyle geçiyor. Umarım sizler de güzel zaman geçiriyorsunuzdur. Tarifi denemek isteyenlere kolay gelsin...

25 Ocak 2016 Pazartesi

Yarıyıl Tatili İçin Birkaç Film Önerisi



Buzzz gibi Ankara'dan merhabalar! Burası bugünlerde öyle soğuk ki, dün gece -20 dereceyi gördük. Soğuktu, buzdu, gripti derken şimdilik evde zaman geçiriyoruz. Hal böyle olunca, ben de kızımla izlediğimiz birkaç filmden söz etmek istedim. Bu filmlerin hepsinde dört ayaklı dostlarımız önemli rollerde. 



HACHIKO BİR KÖPEĞİN HİKAYESİ

Baştan söyleyeyim, mendillerinizi hazırlayın. Japonya'da yaşanan gerçek bir öyküden uyarlanan film, oldukça duygusal. Bir insanla bir köpeğin dostluğunu ve en önemlisi köpeklerin ne kadar sadık olabildiklerini anlatan harika bir film. Konusunu anlatmıyorum. Çünkü filmi mahvetmek istemiyorum. Eğer izlemediyseniz mutlaka izlemenizi öneririm...




DÜŞLER BAHÇESİ

Yine yer yer duygu yüklü bir film. Babamız 6 ay önce çok sevdiği eşini kaybetmiştir. 14 yaşındaki oğlu ve 7 yaşındaki kızıyla yalnız kalmıştır. Aile bu kaybın üstesinden gelmeye çalışırken, bir hayvanat bahçesiyle uğraşmak durumunda kalırlar. Babamız yeni bir ev alırken, beraberindeki hayvanat bahçesini de alır. O ve küçük kızı bu durumu güzel bir macera olarak algılarken, oğlu hiç hoşnut değildir. Üstelik hayvanat bahçesinde yapılacak çok iş vardır. Aile ve çalışanlar burayı yeniden açmak için tüm varlıklarıyla çalışmaya başlarlar. İzleyin derim...




ABNER GÖRÜNMEZ KÖPEK

Devlete ait bir laboratuvardan, kullanana her dili konuşabilme ve görünmezlik özelliği kazandıran karışımlar çalınır. Hırsızlar yakalanacaklarını anlayınca, bu karışımları bir oyuncakçıya saklarlar. Oğlunun doğum günü için buradan bir kimya seti alan babamız, aslında ne aldığını bilmemektedir. Doğum günü çocuğu da setle oynarken köpeği bu karışımları içer. Tabii bu arada hırsızlar da boş durmamış, babamızı takip ederek karışımların yerini öğrenmişlerdir. Şimdi komik macera başlar... Biraz Evde Tek Başına'yı andıran, eğlenceli bir film. İzleyin derim...




CESUR KÖPEK ODDBALL

Bu köpek çok yaramaz...Ama penguenleri çok seviyor. Ana karadan yürüyerek geçilebilen küçük bir adada, soyu tükenmekte olan penguenler yaşıyor. Bu penguenler koruma altında. Ancak adaya tilkiler dadanıyor. Görevliler ne yaparsa yapsın, penguenlerin hızla azalmasına engel olamıyorlar. Acaba Oddball bunu başarabilecek mi? İzlemek isterseniz eğlenceli bir film...




HARİKA KÖPEK TİMBER

Hem eğlenceli, hem maceralı bir film. Biri annesiyle yaşadığı evini, diğeriyse babası ve ablasıyla yaşadığı çiftliklerini kaybetmek istemeyen iki arkadaşın macerası. İki arkadaş yanlarına köpeklerini de alarak, dağlarda gömülü olduğuna inandıkları hazineyi aramaya çıkarlar. Tabii peşlerinde de kötü adamlar vardır. Güzel bir filmdi, öneririm...




KAR PATİLERİ

İşte kızımla en sevdiğimiz filmlerden birisi...Bu köpeklerin başrolünde olduğu birkaç film daha var. Hepsi de eğlenceli. Ama benim favorim bu film. Golden yavruları yaramazlık yaparken, kendilerini Alaska'ya giden bir uçakta bulurlar. Burada yavru bir sibirya kurduyla arkadaş olurlar. Haskinin sahibi olan çocuk, bu bölgedeki ünlü köpekli kızak yarışlarına katılmak ister. Ancak eski bir yarışçı olan babası, bu yarış sırasında kaza geçirmiş ve köpekleri ölmüştür. Bu nedenle oğluna kesinlikle karşı çıkmaktadır. Ama yeni gelen köpeklerle birlikte tam bir takıma sahip olan çocuk, babasının sözünü dinlemez... Gerisini izleyin ve görün...

Dolu dolu ve sağlıkla geçireceğiniz güzel bir tatil olması dileğiyle...

21 Ocak 2016 Perşembe

Açıklamalı Verev Atkı


Merhabalar! Biraz uzun sürdü ama kızımın atkısını bitirdim. Eh, bilek sağlam olmayınca böyle oluyor, ne yapalım. İte kaka da olsa bir şeyler çıkıyor ortaya...

İşte atkımız bu... Genellikle haraşo örülüyor. Ama ben bu sefer pirinç örgü denedim. Siz ne düşünürsünüz bilmem ama, bence fena olmadı...






Yapılışı da çok kolay ve zevkli. Ben 30 ilmekle başladım. 1 sıra ilmeklerin tamamını ördüm. Sonraki sırada 29 ilmeği ördüm. 1 ilmeği örmeden geri döndüm. O sırada tüm ilmekleri ördüm. Sonra, 28 ilmek ördüm, 2 ilmeği örmeden geri döndüm. Bu işleme örülecek 1 ilmek kalana kadar devam ettim. Yalnız unutmayın, bir tarafta tüm ilmekleri örüyoruz. Hep aynı tarafı örmeden geri dönüyoruz. Bu şekilde 30 ilmek tamamlanınca, 1 sıra tüm ilmekleri örüyoruz. Bu sefer örgünün diğer tarafından geri dönmeye başlıyoruz. Biraz bulmaca gibi değil mi? Yine 29,28,27 ilmek derken; örülecek 1 ilmek kalana kadar geri döne döne örüyoruz. Sonra yine tüm ilmekleri örüyoruz. Böylece verev görüntü oluşuyor.

Bitince de iki ucuna ponpon yapıp diktim.




Bu atkıyı, kızıma daha önce ördüğüm kırmızı bereye takım olarak ördüm. Tarifi için buraya bakabilirsiniz. Ancak direkt düz örgüyle başlandığı için zamanla biraz esnedi. Kızım kulaklarım üşüyor anne deyince, ben de aşağıdaki gibi bir çözüm buldum.



Düz örgü olan yerden siyah ip ve misinalı şişle 70 ilmek çıkarttım ve lastik ördüm. Hem kızımın kulakları ısındı, hem de daha şık oldu :)

Bu arada Ankara'ya beklediğimiz kar bugün geldi. Hem de tüm gün yağdı. Okullar da 2 gün tatil oldu. Yani biz yarın karne alamayacağız... Kızıma kartopu sözüm vardı. Hasta olmama rağmen O'nu kıramadım. Giyindik kuşandık ve kartopumuzu oynadık.

Bebeğimiz de üşümesin değil mi? Paltosunu geçen yıl örmüştüm. Bereyi de bu sabah örüverdim...



İşte size biraz kar... Bunları öğlen çekmiştim. Hala yağıyor. Şimdi çok daha güzel oldu Ankara...




Tüm çocuklarımıza iyi tatiller diliyorum. Kitap okumayı unutmayın sakın...

19 Ocak 2016 Salı

Kıtır Hamurlu Kolay Elmalı Tart


Merhabalar! Yine sesim soluğum çıkmıyor değil mi? Ama gerçekten sesim soluğum çıkmıyor. Ben 2016'yı sevmedim... Evet yine hastayım. Tam atlattım derken yine yatak döşek hastayım. 15 günde ikinci grip... Tabii bu durumda, yaşadığım zorlu şartların etkisi büyük. Ruhen ve bedenen tükenince hastalık da kaçınılmaz oluyor... 


Her neyse, biz tartımıza gelelim....Kızımın bir arkadaşı beslenmesinde getirmiş bu tartı. Kızım beğenince biz de yapalım dedik. Yapalı epey oldu yani. Fotoğraflar da çekildi, ama bir türlü bilgisayarın başına oturup yazamadım.




MALZEMELER :

- 125 gr tereyağ 
- 1 yumurta
- 1 su bardağı toz şeker
- Yarım çay bardağı sıvı yağ
- Yarım paket kabartma tozu
- Alabildiği kadar un

HARÇ MALZEMESİ :

- 3 elma
- 1 tatlı kaşığı tarçın


YAPILIŞI :

Önce elmaları rendeleyip, bir tavada suyunu çekene kadar pişirin. Dilerseniz ceviz de ekleyebilirsiniz. Sonra tarçını ekleyip, soğumaya bırakın. Yumuşak margarin ve diğer sıvı malzemeleri iyice karıştırın. Yavaş yavaş un ve kabartma tozunu ekleyin. Dağılan, kıyır kıyır bir hamur olması lazım. Hamurdan portakal büyüklüğünde bir parça ayırın. Sonra kalan hamuru yağlayıp, unladığınız tart kalıbına yayın. Hamurun kabarmaması için için birkaç yere çatal batırın. Daha sonra üzerine pişirip, soğuttuğunuz elmayı yayın.




Elmayı eşit bir şekilde yaydıktan sonra ayırdığınız hamura biraz un ekleyin. Hamur iyice sertleşsin. Bunu da tartınızın üzerine güzelce rendeleyin.




Akşam çektiğim için, fotoğraflar pek iyi çıkmamış kusura bakmayın. 200 derecede önceden ısıtılmış fırında, üzeri kızarıncaya kadar pişirin.


Veee tartınız hazır. Afiyet olsun. Bu arada Ankara'ya beklenen kar hâlâ gelmedi. Sanırım yüksek yerlerde varmış. Ama bizim burada hiçbir şey yok. Tutmasını geçtim, yağarken seyretmeyi bile özledim. Birkaç yıl önce Ankara'da kara hasret kalacaksınız deseler gülerdim. 

Ben bankacıydım. Gişede çalışıyordum. Genellikle de çok yoğun şubelerde çalıştım. Sürekli para alışverişi yapardık. Nefes alacak zamanımız bile olmazdı. Dışarıda öyle güzel kar yağardı ki... Ama biz seyredemezdik tabii :) O zaman keşke evimde olsam, sıcacık çayımı alıp; penceremden karın yağışını seyretsem derdim. Şimdi çok şükür bu imkana sahibim. Ama kar yağmıyor:)) Neyse, bugünlük bu kadar iç dökmek yeter. Sağlıkla kalın...

4 Ocak 2016 Pazartesi

Ses Veriyorum



Merhabalar! Yılbaşı akşamını kız kardeşimde büyük bir aile toplantısıyla geçirdik. Uzun zamandır yeni yıla bu kadar kalabalık girmemiştik. Güzel bir akşamdı. Sonrasında da, evi yakın olduğu için teyzeme gittik. Sağ olsun, o saatten sonra eve dönüşümüz sorun olacağı için bizi seve seve ağırladı.


Buraya kadar her şey çok güzeldi. Sabah şiddetli bir baş ağrısıyla uyandım. Geç yattım, ondandır dedim. Ama yok, saatler ilerledikçe öksürük ve titreme başladı. Eve zor attık kendimizi. Bir titreme, bir titreme... Ve sonrası ateş tabiii... Şu malum grip beni de yakalamış da, haberim olmamış. Eşim, bunca yıllık evliyiz ben seni hiç böyle görmedim dedi. Göremezsin tabiii. Ben bile görmedim ki... Ateş bir taraftan, öksürük bir taraftan, kas, eklem ve kemik ağrıları bir taraftan... Anlayacağınız, 2016'nın ilk üç günü yok bende. Yatakta, öksürüğün izin verdiği ölçüde uyuyarak geçen üç gün... Sağ olsun eşim sayesinde dinlenebildim de bugün biraz gözüm açıldı. Eşim işe gitti, ben de kızımı okula götürebilmek için ayaklandım mecburen...


Sabah bir baktık Ankara'ya beklediğimiz kar gelmiş. Ama uzun sürmedi. Ben bu görüntüleri öğlen, kızımı okula bırakınca çektim.  Bir taraftan eriyordu. Aslında hava kapalı ama yağmadı devamı. Bu gece yağar mı bilmem. Zaten, hasta olduğum için kızımla kartopu keyfi de yapamadık. İnsanlar kuşları unutmamışlar. O kadar dalmışlar ki beni fark etmediler bile...



Diğer sokak hayvanlarını da unutmayalım diyorum ve biraz dinlenmeye çekiliyorum. Başım hala kazan gibi. Aman kendinize dikkat edin. Çok fena bu grip, çoook fena...

Görüşleriniz Benim İçin Değerlidir!

Zaman ayırıp, yorum yaptığınız için teşekkür ederim. Yorumlarınız onaylandıktan sonra görüntülenecektir. Reklam ve hakaret içeren yorumları yayınlamıyorum. Düşüncelerinizi bekliyorum...