31 Aralık 2015 Perşembe

Güle güle 2015




Evet, güle güle 2015... Aslında bu yıl benim için çok da kötü sayılmazdı. Eşimle beni en çok yoran, 85 yaşındaki kayınvalidem oldu. 2014'ün ortalarında kalçasını kırmış ve uzun süre yatalak kalmıştı. Bu süreçte geçirdiğim zor günlerden sonra bu bloğu açmaya karar vermiştim. Sık sık yazamasam da benim için bir sığınak oldu burası. Bu yıl yürütenle de olsa yürüyor. Ama geçirdiği ameliyatlardan sonra yediğini bile unutuyor. Her akşam, beni aç bıraktı diye eşime şikayet ediyor. Yoruldum galiba... Bu sorunlara göğüs germek her geçen gün zor oluyor...Huysuzluğu sınırlarımı zorlamaya başladı. Tabii stres yüzünden benim de sağlığım bozuldu. Ama halime şükrediyorum. Sağlık sorunlarım çözümsüz değil. Kızım, eşim, ailem, sevdiklerim... Şükredecek çok şeyim var :))



Ya ülkemiz öyle mi? Ya dünya?  2015 tüm bu kötülükleri alıp da gitse ne güzel olurdu. Yukarıdaki resimdeki gibi huzurlu bir dünya gelse... Keşke elimde sihirli bir değnek olsa ve şöyle bir sallayıp, her şeyi düzeltebilsem. 2016'dan umutluyum diyemiyorum. Ama umut gerekli değil mi? İnsan umut ettiği sürece yaşarmış. Her şeye rağmen 2016 güzelliklerle gel olur mu? Hepinize mutlu yıllar diliyorum...

Bikini Mevsimi - Sheila Roberts



Merhabalar! Şu anda Ankara'da dondurucu bir soğuk var. Yani Ankara'nın kuru soğuğu... Pek çok ilde kar yağıyor. İzmir'e bile kar uyarısı yapılmış. Ama Ankara'da yok... Zaten son birkaç yıldır biz pek kar görmüyoruz. Bir kez yağarsa şanslıyız :)) Kızım kartopu oynayıp, kardan adam yapmak için sabırsızlanıyor. Bakalım ne zaman yağacak...

Her neyse, lafı yine çok uzattım. Bikini Mevsimi, elimde okunmayı bekleyen eski kitaplardandı. Konusunu okuyunca, diyet motivasyonu olur diye düşündüm. 2015'in son kitabı olarak kendisini seçtim.



Erin, Angela, Megan ve Kizzy farklı yaş ve meslek gruplarından dört yakın arkadaştır. Hepsi de oldukça kilolu olmalarına rağmen yemek kulüpleri vardır. Bu toplantılara katılmayı da çok severler. Ancak Erin geliliğine sığamaz. Megan diğer kadınların, kilosuyla ilgili alaylarına maruz kalır. Kizzy sağlık sorunlarıyla karşılaşır. Angela da eski seksi görüntüsüne kavuşmak istemektedir. Bu nedenle yemek kulüplerini diyet kulübü haline dönüştürmeye karar verirler. Haftada bir kez toplanmaya, birbirlerine her konuda destek olmaya, diyetle birlikte mutlaka spor yapmaya karar verirler. Eşlerini bu duruma alıştırmaları zor olur tabii. Ama bazılarının kendi alışması da zordur. Angela'nın diyet sırasında çikolatalı kurabiye yapması, o sırada arkadaşına yakalanması, kurabiyeleri olmayacak yerlere saklaması ve sonunda bir tane bile yemeden hepsinin çöpe gitmesi... Benim en çok güldüğüm ve tabii aynı duyguları yaşadığım yer oldu. Hala canım çikolatalı kurabiye istiyor :)) Uzun ve zorlu bir yol onları bekliyor. Ama buna değer değil mi? 

ARKA KAPAK :

''Bikini Mevsimi, bir kadının umutları,
beklentileri ve hayatını dolduran her türlü
sevgiyle ilgili gerçekleri anlatıyor.
Ustalıkla kaleme alınmış, bir çırpıda okuyacağınız
 bu hayat dolu, eğlenceli romanı kaçırmayın.''

Erin Meritt düğün planları yapmak için göl kenarındaki memleketi Heart Lake'e döner. Ancak sürekli çocukluk aşkıyla karşılaşıp durunca, ''Acaba yanlış adamla mı evleniyorum?'' diye düşünmeden edemez. Daha da kötüsü, stresten kendini yemeğe verir ve gelinliğine sığamaz.

Böylece Erin, Angela, Megan ve Kizzy ile birlikte Yemek Kulübü'nün yerine Bikini Diyet Kulübü'nü koymaya karar verir. Bu dört kadın, yaza kadar bikinilerine sığacaklarına dair kendi aralarında bir anlaşma yaparlar ve bu anlaşma hayatlarını tamamen değiştirir. Arkadaşlarının yardımıyla Angela evliliğinin parçalanması korkusuyla baş eder. Megan kendine saygı duymak konusunda yaşadığı sorunlarıyla yüzleşir. Kizzy kocasının diyetini sabote etmesine engel olmaya çalışır. Erin de aşk hakkında bazı önemli gerçekler öğrenir.

Şezlongunuza uzanıp kendinize karşı dürüst olmanızı ve kalbinizin sesini dinlemenizi teşvik edecek bu eğlenceli, ilham verici romanın tadını çıkarın.


Ben okurken gerçekten eğlendim. Üstelik kendimden de pek çok şey buldum. Ayrıca arka kapakta yazdığı gibi, insanı motive eden bir yönü de var. Okuduğuma değen, bana hoş vakit geçirten bir kitaptı. Önümüzdeki yıl daha çok kitap okuyabilmeyi dileyerek, sizlere de bol bol okumanızı öneriyorum... 

29 Aralık 2015 Salı

Yıldızlı Gece - Debbie Macomber


Merhabalar! Yeni yıla girmek üzereyken son bir hamleyle elimdeki kitapları bitirmeye çalışıyorum. İki kitap arka arkaya bitti. Yıldızlı Geceyi Debbie Macomber'in sayfasında görüyordum. Kapağı ilgimi çektiği için de Türkçe'ye çevrilmesini dört gözle bekledim. Sonunda okudum. Okuduğuma deydi mi?.. Okumasanız da bir şey kaybetmezsiniz bence. Debbie Macomber hayranı olarak, tüm kitaplarını okumaya çalışıyorum. Ama oldukça hafif bir kitaptı. Üstelik çok fazla basım hatası yapılmıştı. Daha önce bu kadarına rastlamamıştım. 

Kitabın konusuna gelecek olursak... Carrie çalıştığı gazetenin cemiyet sayfası için yazılar yazmaktadır. Ancak bu durumdan memnun değildir. O, daha dişe dokunur işlerin peşindedir. Bunu patronuyla paylaşınca, kendisine neredeyse imkansız bir görev verilir. Finn Dalton adında bir yazarla röportaj yapması gerekmektedir. Ancak adam Alaska'nın kırsalında bir yerlerde yaban hayatı yaşamaktadır. Kimse resmini görmemiştir. Tam olarak nerede yaşadığı da bilinmemektedir. Üstelik pek çok gazeteci O'nunla röportaj yapmaya çalışmış; ancak kimse başarılı olamamıştır. Çünkü Finn bulunmak istememektedir. Carrie işi kabul eder ve Finn'in peşine düşer. Finn'i bulduktan sonra ise işler iyice karışır...



ARKA KAPAK :

Aşk, davet beklemez...
Çalıştığı gazetedeki görevinden hiç memnun olmayan Carrie için
iki seçenek vardı. Ya doğup büyüdüğü yere, ailesinin yanına geri 
dönecek ya da kariyerinde farklı bir yol çizmek için 
fırsat arayacaktı.
Kendisine, kimsenin ulaşamadığı ve herkesin çok merak ettiği
çok satan yazar Finn ile röportaj yapması önerildiğinde bunu hiç
düşünmeden kabul eden Carrie, ne kadar zor bir seçimle karşı
karşıya kalacağını henüz bilmiyordu.
O güne kadar herkesten, özellikle kadınlardan uzak durmak
konusunda başarılı olan Finn ise, bu davetsiz misafirin hayatını
nasıl değiştireceğinden habersizdi.

Alaska'da geçen bölümleri okurken soğuğu gerçekten hissettim. O sıcacık sobanın başında oturup; elimde örgüm ya da kitabımla  çayımı, kahvemi yudumlamak istedim. Merak ettiğim bir kitaptı, fena da değildi. En azından içimde kalmadı :)) 

25 Aralık 2015 Cuma

Diyetten Sıkıldınız mı?



Merhabalar! Hani sağlıklı beslenmeye çalışıyorum ya... Hani kilolarımdan kurtulmaya çalışıyorum ya... Sayarak zayıflama yöntemini çok sevdim ben. Ayça Kaya'nın kitaplarını okuyarak, sayarak zayıflamaya çalışıyorum. Ama bunca kilo ve insülin direnciyle pek kolay olmuyor doğrusu. Zaman zaman çıkmaza girdiğim, motivasyonumun bozulduğu oluyor. Vermem gereken kiloyu duysanız dudağınız uçuklardı...  Ama yılmıyorum. Kendim için, kızım için bu kiloları vermem gerekiyor. 



Motivasyonum bozulduğunda bu tür yazılar ya da başarı hikayeleri kendimi toparlamamı sağlıyor. Bugün canım yaramazlık yapmak istedi. Kendimi şımartmak istedim. Ama zaten sayarak zayıflıyorum değil mi? Hiçbir şey yasak değil. Sadece porsiyon kontrolü yapmam yeterli. İşte ben de öyle yaptım...


Lor peynirli ekmek üzeri yaptım kendime. İki yemek kaşığı lor peynirinin içine bir yumurta kırdım. Bir tane kırmızı biber doğradım. Bazen dereotu, maydanoz veya yeşil biber de ekliyorum. Eğer mideniz sağlamsa, pul biber de ekleyebilirsiniz. Acı yemek metabolizmayı hızlandırır. Ben yağ koymuyorum. Kilo probleminiz yoksa, yağ da ekleyebilirsiniz. Sonra iki dilim tam buğday, kepek ya da çavdar ekmeğinin üzerine sürüp, fırına verin. Fırında pizza pişiyormuş gibi nefis kokular yayılıyor. Yanında bol domates, salatalık, yeşil biber ve yeşillikle birlikte tükettiğinizde oldukça tok tutan bir öğün oluyor. Ben genellikle öğlen öğününde tüketiyorum. Ama sabahları yaptığım da oluyor. O günkü ruh halime bağlı:))


Şimdi ne yediğimize bakalım. Hani sayarak besleniyoruz ya; ne yediğimizi bilmemiz önemli.

2 yemek kaşığı lor peyniri = 1 et
1 yumurta                           = 1 et 
1 kırmızı biber                    = Yağ koymadan pişen ya da çiğ sebzeleri saymıyoruz.Ama kırmızı biber biraz kalorili. O yüzden ölçüye dikkat etmek gerekir.                       
2 dilim çavdar ekmeği        = 2 ekmek hakkı.

Günlük yememiz gereken miktarlardan düşerek diğer öğünlerimizi ayarlayabiliriz. Böylece hem kaçamak yapmış gibi oluyoruz. Hem de sağlıklı ve kontrollü beslenmeye devam ediyoruz. Ben bunu yediğimde değişiklik yapmış oluyorum ve diyetime daha azimle devam ediyorum. Sıkılmamak için kontrollü alternatifler iyi geliyor. Denemek isteyenlere afiyet olsun.

23 Aralık 2015 Çarşamba

Köprü - Karen Kingsbury



Merhabalar! Ankara yine çok soğuk. Biraz kar yağsa fena olmayacak doğrusu :)) Kar görmeyi özledik sanırım. Bu aylarda okuduğum kitapları da, karda kışta geçen kitaplardan seçmeye çalışıyorum.

Köprü, Karen Kingsbury'nin okuduğum ilk kitabı. Elimde başka kitapları da var. Ama henüz onları okuma fırsatım olmadı. Bu soğuklarda, kışın geçen bir kitap sıcak bir fincan salep eşliğinde iyi gider diye düşündüm.


Köprü, ikinci şansların varlığını ve önemini anlatan bir kitap. Molly ve Ryan farklı dünyalara ait iki genç. İkisinin de ortak tutkusu müzik ve kitaplar. Yıllar önce müzik okumak için geldikleri şehirde tanışıp birbirlerine aşık olurlar. Ancak uzun süre birbirlerine dost numarası yaparlar. Çünkü ikisinin de geldikleri yerde çok farklı hayatları vardır. Şehirde Köprü adında güzel bir kitapçı bulurlar. Orası neredeyse ikinci evleri olur. Aslında pek çok insan için de burası aynı anlamı taşır. Kitapçının sahibi karı koca tüm müşterileriyle çok ilgilidir ve şöyle ya da böyle, çoğunun hayatına dokunmuşlardır. Ama Molly ve Ryan, Molly'nin babası yüzünden ayrılırlar. Geçen yedi yıl boyunca sık sık birbirlerini düşünseler de; bir daha haberleşmezler. İkisi de diğerinin evlenmiş olduğunu düşünür. (İşte gurur ve iletişimsizliğin kötü yanı).

Bu arada Köprü'nün bulunduğu yerde çok büyük bir sel felaketi olmuştur. Kitabevi bu felakette çok zarar görmüştür. Sahibi Charlie ve eşi Donna her türlü çareye başvurmuş, ama kitapçıyı yeniden açabilmek için gerekli olan parayı bulamamışlardır. Üstelik ödenmemiş kiraları da biriktiği için, dükkanı boşaltmaları gerekmektedir. Tüm bunların üzerine bir de Charlie kaza yapar ve komaya girer.

Bu olayı gazetede gören Ryan geri döner ve bir yardım kampanyası başlatır. Molly'nin de durumdan haberi olmuştur ve O da hemen yardıma koşar. Acaba Charlie iyileşebilecek midir? Ryan ve Molly'nin durumu ne olacaktır? Şehirde pek çok insana iyiliği dokunan Charlie'nin dükkanı kurtulacak mı? İşte bunları kitabı okuduğunuzda öğrenebilirsiniz :))

ARKA KAPAK :

Farklı dünyalardan iki genç yaşadıkları şehirlerden uzakta, müzik okumak için geldikleri üniversitede tanışır ve birbirlerine aşık olurlar. Aynı zamanda kitaplara ve okumaya da aşıktırlar. Her gün birlikte zaman geçirdikleri Köprü adındaki kitabevi onların gurbetteki evleri olur. Burası onlarla hayalleri arasında da köprü kurmaktadır. Ancak ait oldukları dünyalar onları birbirinden koparır.

Yıllar sonra yaşanan bir trajedi onları tekrar aynı yerde, Köprü'de birleştirir. Bu trajedi acaba onlara tanınan ikinci bir şans mıdır? 

Köprü bir mucizeyle tekrar ayağa kalkacak mıdır?

New York Times Bestseller Yazarı Karen Kingsbury, Şans'tan sonra bu kez de kayıp bir aşkı,doğal afetle yerle bir olan bir kitabevini ve bu kitabevinden yolu geçenlerin vefa duygusuyla bir araya gelmelerini anlattığı, yürekleri ısıtan bir hikaye ile okuyucularının karşısına çıkıyor.

Uzun kış gecelerinde okunabilecek hoş bir kitaptı. Hani, okurken iyi hissedeyim, güzel vakit geçireyim dediğiniz türden bir kitap... Sanırım yazarın diğer kitaplarını da severek okuyacağım. Şimdi gidip biraz örgü öreyim izninizle...

20 Aralık 2015 Pazar

Yılbaşı Yaklaşırken...

Buzz gibi Ankara'dan merhabalar! Bu yıl bir türlü yılbaşı havasına giremedim nedense... Dün eşime de söyledim bunu. Hadi bir alışveriş merkezine gidelim de; yılbaşı ışıltısı görüp, heyecanlanalım dedim. Toparlanıp, Çankaya'daki 365 Alışveriş Merkezi'ne gittik. Ben orayı seviyorum. Çünkü küçük ve sıcak bir yer. Öyle, çok kalabalık da olmuyor. Bir yerde dolaşırken insanlar üzerime üzerime gelince bunalıyorum ben...

Neyse, lafı uzatmayayım. Her dükkanda yeni yıl coşkusu vardı. Vitrinler güzelce süslenmişti. Fotoğraf çekerken biraz çekindim doğrusu. Bu kadın ne yapıyor diyen bakışları uzaklaştırmak için, telefonumla hızlı fotoğraflar çektim. Bazıları biraz flu çıkmış kusura bakmayın.

Avm'nin koridorları bu yıl fazla gösterişli değildi. Ama güzel bir taht yapmışlar. Boş bulup da, fotoğraf çekmek zor oldu doğrusu...




Dükkanlar yeni yıl temasıyla bezenmişti...







Ankara bugünlerde çok soğuk. Özellikle de bugün dondum diyebilirim. Öğlen kızımın veli toplantısına gitmiştim. Saat iki gibi çıktığımda yerlerde buz vardı. Dün hava güneşliydi, ama pek ısıttığını söyleyemeyeceğim. Çarşıdan dönüşte, otobüs Birlik Mahallesi'nden geçerken çok hoş görüntülerle karşılaştım. Soğuk yüzünden kırağı yağmıştı. Yerler ve ağaçların üzeri bembeyazdı. Ağaçlar aynı gelinlik giymiş gibiydi. Yoğun bir sis vardı. Otobüsten çekebildiğim tek net fotoğraf bu ne yazık ki...


Yılbaşı ağacımızı geçen hafta süslemiştik. Ama ağacımıza taktığımız ışıklar bozulmuş. Gitmişken yeni ışık alıp, ağacımızı güzelleştirdik...



Bu da gece manzarası...



Çocuklar ağaç süslemeye bayılıyorlar. Ben yeni yetişirken karşı komşumuz süslerdi. Bahçe içindeki evlerde oturduğumuz için, pencereden görürdük. Çok hoşumuza giderdi. Evlenip de çoluk çocuğa karışınca biz de bu eğlenceye dahil olduk. Bu ışıklar, renkler içimi ısıtıyor. Yaşama sevincimi arttırıyor. Şöyle biraz hoşluk olsun, gördüklerimi size de aktarayım istedim. Hepinize iyi akşamlar diliyorum...

15 Aralık 2015 Salı

Açıklamalı Kırmızı Çocuk Beresi


Merhabalar! Epeydir örgüyle ilgili bir şeyler yazmadım değil mi? Bilekler sağlam olmayınca böyle oluyor. Geçenlerde, yaptığım yün alışverişinden söz etmiştim. İşte onlarla oynamaya başladım. Kızım Alize Yün Dergisi'nin 19. sayısından bir bere beğenmişti. Yavaş yavaş olsa da, onu ördüm. İşte bere bu...



Alize superlana midi ile ördüm. Dergide 10-12 yaş için diyor. Ama 13 yaş da giyebilir bence... Yalnız 75 ilmekle başlanır ve artırmalardan sonra 112 ilmek elde edilir diyor. Böyle başlayınca baş çevresi çok geniş oluyor. Üstelik, söylenen artırmadan sonra 112 ilmekten fazla ilmek elde ediyorsunuz. İşte, matematik her yerde karşımıza çıkıyor... Ben de şöyle bir hesap yaptım ve bereyi 75 ilmek değil, 57 ilmek başlamak gerektiğini buldum. Sanırım baskı hatası yapmışlar.





Gelelim berenin yapımına...6 numaralı şişle 57 ilmek atıp 4 sıra ( ben 6 sıra ördüm ) düz örün. Sonra bir sıra ters örün. Sonra yine 4 sıra ( ben 6 sıra ördüm ) düz örün. Son sırada bir ilmek örün, bir ilmek içten artırın, bir ilmek örün, bir ilmek içten artırın. Sırayı bu şekilde bitirin. Böylece 112 ilmek elde edeceksiniz. Bu 112 ilmeği 14 ilmek düz, 14 ilmek pirinç olacak şekilde sıra sonuna kadar örün. 10 cm ( ben daha dökümlü durması için 12 cm ördüm ) bu şekilde örün. Sonra sadece ön sıralarda hem pirinç kısımların, hem de düz kısımların her iki yanından birer ilmek kesmeye başlayın. Bu şekilde yalnız ön sıralarda keserek, 8 ilmek kalana kadar örün. Bu sekiz ilmeği iğne yardımıyla ipe geçirip, büzün. Sonra berenin arkasını gizli dikişle dikin. Gizli dikişin nasıl yapılacağını burada anlatmıştım. Siyah iple 6 ilmek atarak, düz bir şerit örün. Berenin alın kısmındaki ikinci düz ördüğümüz yere dikin. Ben bunu, bereyi dikmeden önce diktim. Sanırım böylesi daha kolay gibi... 



Daha sonra berenin tepesine siyah iple bir ponpon yapıp, dikin. Dergide düğme dikmişlerdi. Ama ben ponponları seviyorum.

İşte beremiz hazır... Şimdi bir de buna uygun atkı başlayacağım. Bakalım o ne zaman bitecek. Denemek isteyenlere kolay gelsin...

13 Aralık 2015 Pazar

Hediyelerim



Merhabalar! Yılın bu zamanını çok seviyorum. Henüz yılbaşı havasına giremedim derken; kız kardeşimin hediyeleri beni sevindirdi. Aslında bunları geçen hafta vermişti. Fakat ben bir türlü fırsat bulup, yazamamıştım. Aslında en büyük hediyeyi dün verdiler. Ama o biraz fazla büyük. Burada paylaşmayayım, bana kalsın :)) 

Gelelim geçen günkü hediyelerime... 

Debbie Macomber'in kitabı. En sevdiğim yazarlardan birisidir. Ben, yılbaşı öncesi bu tür kitapları okumayı çok seviyorum. Elimdeki kitap bitince buna başlayacağım.


Kız kardeşim şu sıralar bu bilekliklerden yapıyor. Çok güzel modeller bulmuş. Aşağıdakileri de kızım ve benim için yaptı. Severek kullanıyoruz. Size de fikir verir diye paylaşıyorum.



Bunu da ben kendim için aldım. Pek çoğunuz görmüştür zaten. Ama bu aletle kesilen şeyler çok hoş görünüyor. Ben en çok patates kızartmasında kullanıyorum. Özellikle, ince ince kestiğinizde cips gibi oluyor. Tabii ben patatesi de, diğer bütün kızartmalar gibi fırında yapıyorum.



Üstelik çok da hesaplı...


Ne kadar sevimliler değil mi? Çocuklar bu görüntüye bayılıyorlar...


Evet küçük bir pazar yazısı yazayım dedim. Şimdi gidip biraz örgü öreyim. Hepinize iyi pazarlar diliyorum...

9 Aralık 2015 Çarşamba

Annemden Kalan - Nan Rossiter



Merhabalar! Bu gün size beni çok duygulandıran bir kitaptan söz etmek istiyorum. Bu kitabı okumayı çok istiyordum. Ama duygulanacağımı tahmin ettiğim için de, sürekli erteliyordum. Sonunda merakıma yenik düştüm ve geçen ay yaptığım kitap alışverişimde alıverdim. 

Ben babamı kaybedeli 10 yıl oldu. Ama acısı hala çok taze. Annemi de kaybetme düşüncesi beni çok korkutuyor. Her ne kadar orta yaşa gelmiş olsam da; o günün, mümkün olduğunca gecikmesi için dua ediyorum... Lafı yine çok uzattım değil mi? Gelelim kitabın konusuna...




Kitap birbirlerini çok seven bir çiftin 5. evlilik yıl dönümlerinde geçirdikleri kazayla başlıyor. O sırada Mia 3. çocuklarına hamile. Ne yazık ki kazada Mia'nın eşi ölüyor ve Mia yaralı olarak kurtuluyor. Bebek de o gece dünyaya geliyor. Mia üç çocuğuna bakabilmek için her türlü fedakarlığa katlanıyor. Gece gündüz demeden çalışıyor. Tabii bu arada hem kendi ailesinden, hem de eşinin ailesinden büyük yardım görüyor. Bu arada kızları büyüyor, hepsi kendine yeni hayatlar kuruyor. Kaza gecesi doğan en küçük kızı annesini hiç yalnız bırakmıyor. Mia alzheimer olduğunda bile, bakabildiği kadar annesine bakıyor. Sonunda O'nu bir bakım evine yatırmak zorunda kalıyorlar. Ama Beryl her gün düzenli olarak annesini ziyaret etmeye devam ediyor. Sonunda Mia ölüyor. 

Üç kız kardeş annelerinin cenazesi için Mia'nın evinde buluşuyorlar. Cenaze töreninden sonra eşyaları paylaşıp, evi elden çıkartmak niyetindeler. Ancak evi toplamaya başladıklarında öyle şeyler bulup; öyle şeyler öğreniyorlar ki... Aslında annelerini hiç tanımadıklarını fark ediyorlar. Hatta bir ömür annesinin yanında olan Beryl bile öğrendiklerine şaşırıyor. Birlikte geçirdikleri bu süre, hepsi için şaşırtıcı ve kendi yaşantıları için de sürprizli ve eğitici oluyor.

ARKA KAPAK  :

En sevdiklerinizi ne kadar yakından tanıyorsunuz? Dışarıdan görünen mi yoksa sizin anlattığınız kadarı mı gerçek 'siz' siniz?

Kız kardeşleri kendi sorunları ile boğuşurken Beryl, annelerinin Alzheimer olduğunu ve bu süreçte neler yaşadıklarını onlara nasıl anlatabilirdi?

Bir cenaze için buluşan kız kardeşler, sadece bir törenden fazlasıyla yüzleşmek zorunda kaldılar. Annelerinin yıllar önce onlar için yazmış olduğu mektuplar...

Geçmişin izleriyle fena halde sarsılmış olan Beryl, Isak ve Rumer bir yandan da kendi problemlerini çözmekle uğraşıyordu. Çocukluklarının geçtiği evde buldukları bu mektuplar, annelerinin geçmişiyle ilgili önemli bir ayrıntıyı gözler önüne seriyordu. Peki bu durum anneleriyle ilgili düşüncelerini değiştirecek miydi?

Sevgi, hayal kırıklığının gölgesinde kaldığında umutsuzluğa kapılıp her şeyden vazgeçmek kolaydır. Beryl ve ablaları için durum böyle olmadı ve onlar, her şeyi öğrenmek için heyecanlı ve neşe dolu bir yolculuğa çıktılar. Gelin, bu yolculuğa siz de eşlik edin.


Epey uzun bir yazı oldu değil mi? Bakalım kaçınız sabredip sonuna kadar okuyacak :)) İyi ki okumuşum dediğim kitaplardan biri daha... Evet okurken, hatta bu yazıyı yazarken bile gözlerim sık sık doldu. Ama sımsıcak bir kitaptı. Özellikle bu uzun kış gecelerinde sıcak bir kahve ya da çay eşliğinde okunabilecek güzel bir kitap. İçimden geldi... SENİ SEVİYORUM ANNE...




3 Aralık 2015 Perşembe

Aralık...


Merhabalar! Dün sabah Ankara'da çok ilginç bir şeyle karşılaştık. Şimşek çakıp, şiddetli bir şekilde gök gürlüyordu. Gök gürültüsü eşliğinde de kar yağıyordu. Bu yaşıma kadar böyle bir şey görmemiştim. Ne yalan söyleyeyim, korktum :)) Sonra birden kar da, gök gürültüsü de kesildi ve güneş açtı. Karların hepsi eridi. Hani fotoğraf çekmemiş olsam, hayal gördüğümü düşüneceğim.




Sonra bu durumun daha önce İstanbul'da ve Yalova'da da yaşandığını öğrendim. Acaba neden oluyor diye şöyle bir araştırdım. Havadelisi bu durumu çok güzel açıklamış. Benim meteoroloji bilgim yok tabii. Yazılanları, anladığım kadarıyla anlatacağım. Yere yakın olan hava nispeten daha ılıkken; üst katmana aniden çok soğuk hava gelirse, bu iki ayrı sıcaklıktaki hava dikey olarak etkileşiyormuş. O zaman da şimşek çakıp, gök gürlüyormuş. Ama yüzeye yakın havanın sıcaklığı elverişliyse, aynı zamanda kar da yağıyormuş. Bu durum genellikle denize yakın yerlerde olurmuş. Ama dün Ankara'da olduğu gibi; karasal bölgelerde de görülebilirmiş. Merak edenler bu siteyi ziyaret edebilirler.

Öğleden sonra da Kızılay'a gittim. Aslında bir gün önce gidecektim. Ama işim çıktı. O gün hava günlük güneşlikti oysa... Ben de dün gitmek zorunda kaldım. Ama atıştıran karın altında dolaşmak da güzeldi hani. İzmir Caddesinde dolaştım. Yüncülerimi gezdim. Alışveriş yaptım. Kısacası kendimi şımarttım. Buna gerçekten ihtiyacım vardı.

İşte aldıklarım... Nako ve Alize'nin yeni dergileri çıkmış. Henüz tam olarak inceleyemedim. Bu iplerden kendime güzel bir cici öreceğim. Sürpriz...


Bu malzemelerden de, becerebilirsem kendime kolye yapacağım...


Bunlar da kızım için. Bir önceki Alize dergisinden bir bere beğendi. Ondan öreceğim. Tabii bereye takım, atkı da örmek lazım...

                           
Bugün Ankara'da hava yine çok soğuk. Ara ara kar uçuşuyor. Allah evsizlerin ve sokak hayvanlarının yardımcısı olsun. Bizler işin eğlencesini yaşıyoruz. Ama onlar çilesini çekiyorlar. Umarım hepsi sığınacak bir yer bulur...

Görüşleriniz Benim İçin Değerlidir!

Zaman ayırıp, yorum yaptığınız için teşekkür ederim. Yorumlarınız onaylandıktan sonra görüntülenecektir. Reklam ve hakaret içeren yorumları yayınlamıyorum. Düşüncelerinizi bekliyorum...