28 Şubat 2017 Salı

Açıklamalı Cupcake Bere


Merhabalar! Şubat ayı da geçti gitti... Ben buralara pek uğrayamadım bu ay. 86 yaşındaki kayınvalidemin durumu iyice kötüye gidiyor. Kalçasındaki platinle ilgili pek sorun yaşamıyoruz. Zor da olsa kendisini taşıyor. Ancak, demans bizi çok zorluyor. Sürekli sinir krizi geçiriyor. Kendisini yerlere atıyor. Bağırıyor, küfür ve beddua ediyor. Zapt etmekte güçlük çekiyorum. Bu durum beni psikolojik olarak çok yıprattı. İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyor. Zaten nasıl akşam olduğunu da anlamıyorum. Bu bereyi neredeyse bir buçuk aydır takıyorum. Ama oturup da yazmaya fırsat bulamadım. Neyse, bu kadar iç dökmek yeter değil mi? Kusura bakmayın, amacım şikayet etmek değildi. Şimdi bereyi anlatmaya geçeyim...

Bereyi Alize Maxi Flower ve 7 numaralı şişle ördüm. Önce, 10 ilmek atarak haraşo ile başımın çevresi kadar bir şerit hazırladım. 


Sonra şeridin uzun kenarına, her sıraya 2 ilmek gelecek şekilde ilmek attım. Yaklaşık 50 ilmek oldu.



Haraşo ördüğüm için biraz fazla ip gitti. Bere tam iki yumaktan çıktı. Şeridin üzerine yaklaşık 12 - 13 diş haraşo ördükten sonra eksiltmeye başladım. Siz ipinizin durumuna bakın. Kenar ilmeğinden sonra 2 ilmeği birlikte ördüm. Yine sonraki iki ilmeği birlikte ördüm. Bu şekilde sıra sonuna kadar devam ettim. Arka sırada da aynı işleme devam ettim. Yaklaşık 10 ilmek kalınca, ilmekleri ipe geçirip büzdüm. Sonra gizli dikişle bereyi diktim.


İlmekleri birden bire eksilttiğim için oldukça büzgülü oldu. Ben cupcake benzettim :) 


Her ne kadar mevsimi geçmek üzere olsa da, şimdiden örerseniz seneye hazır olur.  Oldukça kullanışlı ve sıcak tutan bir bere oldu. Denemek isteyenlere kolay gelsin. Mart ayında daha çok görüşebilmek umuduyla...

19 Şubat 2017 Pazar

Umuda Uyanmak - Cordelia Strube


Merhabalar! Umarım hafta sonunuz güzel geçiyordur. Bugün size geçen gün bitirdiğim bir kitaptan söz etmek istiyorum. Yılbaşında instagramda pek çok kitap çekilişi yapılmıştı. Ben de bazılarına katılmış ve kazanmıştım. Çok hızlı okuyamadığım için, kitapları okudukça paylaşmaya çalışıyorum. Bunlardan bir tanesi de, Kanes Yayınları'nın düzenlediği çekilişten kazandığım Umuda Uyanmak adlı kitaptı. Kanes Yayınları'na tekrar teşekkür ediyorum.



Umuda Uyanmak, son zamanlarda okuduğum en değişik kitaplardandı. Benden kaynaklı bazı nedenlerden dolayı, elimde bayağı süründü. Bu 500 sayfalık kitabı merak etmeme rağmen, ancak bitirebildim. Ama bunda kitabın bir suçu yoktu.

Kitap, Kanada'nın kenar mahallelerinden birinde geçiyor. Bu nedenle oldukça argo kelime var. 11 yaşındaki Harriet çok sıkıntılı bir hayat yaşıyor. 5 yaşındaki kardeşi Irwin'in doğuştan gelen bir rahatsızlığı var. Bu yüzden annesi sürekli Irwin'le ilgileniyor. Harriet bu duruma çok içerliyor. Kendisini, yaptığı korkunç resimlerle ifade etmeye çalışıyor. Ama bu durum işleri daha da karıştırıyor. Annesi ve babası Irwin'in hastalığı yüzünden boşanmış. Babası başka bir kadınla evlenmiş. Uma adındaki bu kadınla çocuk sahibi olmaya çalışıyorlar. Bisiklete binmek de babası için tutku haline gelmiş. Harriet'e ayıracak zamanı yok. Annesi ise, sevgilisiyle birlikte yaşıyor. Üstelik Gennedy, Harriet'ı hiç sevmiyor. Irwin Harriet'e çok düşkün, ancak Harriet Irwin'in ölmesini istiyor. Zaten herkes İrwin'in yakında öleceğini konuşurken; O'nu yaşatmaya çalışmanın bir anlamı olmadığını düşünüyor. Harriet bir gün evden kaçmayı planlıyor. Bunun için de, para karşılığında apartmanda yaşayan yaşlıların getir götür işlerini yapıyor.



Harriet, gerçekten yaşına göre çok olgun bir çocuk. Kitabı okurken O'nun daha düzgün bir ortamda nasıl da farklı olabileceğini düşündüm. Irwin'in durumu çok zor. Ancak, kitap boyunca Harriet'e daha çok üzülüyorsunuz. Üstelik, kitabın ortalarında şoke edici bir olay yaşanıyor. Ben burayı okurken kalakaldım. Hiç beklemediğim bir şeydi. Daha fazla anlatmak istemiyorum. Merak edenler, okusun diyorum...


ARKA KAPAK

Irwin 5 yaşında. Puding yemesi yasak. Hayatta sevdiği tek şey 
ablası.
Harriet 11 yaşında. Sarı bukleleri var. Hayatta istediği tek şey kardeşinin ölmesi.
Akıl almaz hayal gücüyle yaptığı resimler ve hayata karşı sıra-
dışı bakış açısıyla Harriet'ın dünyasına adım attığınızda, kendinizi
hayatın tüm zorluklarına rağmen umudun asla tükenmediği, yaşa-
mak için her zaman bir sebebin olduğu bir yolculuğun içinde bula-
caksınız. Bu iki kardeşin bazen nefret bazen de sevgi dolu öyküsü,
yaşamın ta içinden okurun kalbine uzanıyor ve orada iz bırakıyor.

********

Babası dönünceye kadar saatler geçmiş gibi geldi. Harriet ejder-
ha resmini yapmaya isteksizdi. Babası menekşe rengi kapıya yaslandı 
ve resme dikkatle baktı. "Vay canına. Alevleri sevdim." 
"Alev püskürtüyor çünkü o mutlu bir ejderha." diye açıkladı 
Harriet. "Mutsuz ejderhalar alev püskürtemez."

********

"Kanada'nın yeni Alice Munro'su" - Toronto Star

"Strube'nin her şeye rağmen yaşamak için bir sebep olduğunu
gösteren mucizevi anlatımı bu kitabı okuyan herkesin kalbinde umut
tohumları yeşertiyor." - National Post 




Kitabın kapağı ve adı insanda cıvıl cıvıl bir his uyandırıyor. Ancak öyle değil. Kitabı okurken kendinizi üzülmeye ve düşünmeye hazırlayın. Ama hayatta her zaman umut etmek gerektiğini de hatırlayın. Ben zaman zaman Harriet'i düşünüyorum. Hafızama kazınan kitaplardan biri oldu...


Bu arada, bir taraftan da her gün bir motif örmeyi ihmal etmiyorum. Bittiğinde bana yelek olacak. Tabii kilo çok olunca, epey motif örmem gerekiyor :) Hepinize güzel bir hafta sonu diliyorum...

15 Şubat 2017 Çarşamba

Oğmaç Çorbası


Merhabalar! Ankara üç gündür çok soğuk. Ama bugün daha da soğuk. Sabahtan beri de kar atıştırıyor. Aheste aheste, tam seyretmelik yağıyor. Pek tutacağını sanmıyorum. 

Hava çok soğuk demiştim ya; ben de akşam için çorba yapayım dedim. Oğmaç çorbası, çocukluğumdan beri annemin sık sık yaptığı bir çorbadır. Şimdi eşim ve kızım da severek içiyorlar. Omaç diyen de, ovmaç diyen de; bizim gibi oğmaç diyen de var. Pek çok yörede farklı şekillerde yapılıyor. Ben internette dolaştığımda; genellikle hamur yapıldıktan sonra açılıp, kesilerek yapılan tarifleri gördüm. Bizimki böyle değil. Aslında çok daha pratik.

Bir tabağa tepeleme 5 - 6 kaşık un koyun. Üzerine damla damla su akıtırken, bir taraftan da elinizle unu ufalayın. Un aşağıdaki gibi yarı topaklaşıp, yarı bulgurumsu bir görüntü alana kadar bu işleme devam edin. Dilerseniz topakları daha küçük yapabilirsiniz...


Sonra tencerenize biraz zeytinyağı, biraz tereyağı koyun. Miktar size kalmış. Bir yemek kaşığı salça ya da bir adet domates rendesi koyup, kavurun. Utanç verici ama, evde salça kalmamış. Yedeğim var sanıyordum, nasıl gözümden kaçmış bilmem :) O yüzden ben sadece yazdan yaptığım domates konservesinden kullandım. Tarifini burada bulabilirsiniz. Daha sonra tencerenizin büyüklüğüne göre 10 - 12 bardak su ( et ya da tavuk suyu daha iyi olur) ekleyin. Su kaynadıktan sonra, tabaktaki hamurları elinizle ufalayarak tencereye dökerken, bir taraftan da karıştırın. Çünkü karıştırmazsanız, hamurlar dibe çöküp yapışabilir. Nane, tuz ve dilediğiniz baharatları ekleyin. 15 - 20 dakika kadar pişirin.


Ben naneyi yağda yakmayı çok sağlıklı bulmuyorum. O yüzden pişerken ekliyorum. Ama siz diğer türlü seviyorsanız, öyle yapın. 


Bu soğuk kış günlerinde size farklı bir seçenek sunmak istedim. Bilenlere de hatırlatayım dedim.  Denemek isterseniz kolay gelsin...

Görüşleriniz Benim İçin Değerlidir!

Zaman ayırıp, yorum yaptığınız için teşekkür ederim. Yorumlarınız onaylandıktan sonra görüntülenecektir. Reklam ve hakaret içeren yorumları yayınlamıyorum. Düşüncelerinizi bekliyorum...