23 Mayıs 2016 Pazartesi

Kocan Kadar Konuş - Diriliş ( İzledim )


Yağmurlu ve serin bir Ankara öğleden sonrasından merhabalar! Bugünlerde Ankara ya çok sıcak, ya da çok ıslak. Bunaltıcı ve kasvetli bir hava var. Benim ruh halim gibi aynı... Ama ben kendime de, size de söz verdim. Havalara sözüm geçmese de; kendime söz geçirip, iyi olacağım. Buralardan fazla uzaklaşmayacağım. Sayarak beslenmeyi ve yürüyüşü de boşladığımı itiraf etmeliyim. Ama işin o kısmını da toparlamaya kararlıyım. Şu anda sevdiğim şeyleri yapmaya çalışarak, enerji depoluyorum.

Söz, sevdiğim şeylere gelmişken; hafta sonu izlediğim filmden söz etmek istiyorum. Evden çok ayrılamadığım için sinemada izleyememiştim. Bu kez arayı fazla açmadan DVD'den izleyeyim dedim. Kocan Kadar Konuş Diriliş, gerçekten çok eğlenceli bir filmdi. Şu anda bile, sahneler gözümün önüne gelince gülümsemeden edemiyorum. 


Film hakkında ne desem az kalacak. Konu harika, oyuncular harika, yönetmen harika... Ben daha önce her iki kitabı da okumuştum. Okumayıp da merak edenler için burada ve burada... İlk filmi de izlemiştim. O da burada... Anlayacağınız ben tam bir Kocan Kadar Konuş fanatiği oldum, çıktım. Ama ne yapalım, Milletçe gülmeye hasret kaldığımız şu günlerde biraz olsun sorunlardan uzaklaşmak, akıl sağlığımız için gerekli. Bu, bol kahkaha vadeden filmi hâlâ izlemediyseniz, mutlaka izleyin derim. Bana önerebileceğiniz bu tür filmler varsa, önerilerinizi bekliyorum. Yerli, yabancı hiç fark etmez. Hayattan keyif alacağınız, güzel bir hafta diliyorum...

16 Mayıs 2016 Pazartesi

Eflatun Kurdele - Heather Burch


Merhabalar! Bugün size kapağına vurularak aldığım bir kitaptan söz etmek istiyorum. O leylakların kokusu, insanın burnuna kadar geliyor. Tam da konusu gibi, oldukça romantik bir kapak tasarımına sahip. Ben de bu kitabı leylak zamanı okuyup, bitirdim. Ama bir süredir buralara uğramayınca, ancak yazma fırsatı buldum.

Eflatun kurdele, Yazarın okuduğum ilk kitabı. Aslında günümüzde geçiyor. Ancak baş karakterin bulduğu mektuplar sayesinde, zaman zaman geçmişe gidiyorsunuz. 



Size biraz romanın konusunu anlatmak istiyorum. Adrienne Carter eşinden boşandıktan sonra tüm hayatını değiştirmeye karar verir. İşini ve yaşadığı şehri terk ederek, Florida'da, deniz kenarında eski bir ev satın alır. Bu evi kendi kendine onarmak niyetindedir. Böylece yaralarını da saracağını düşünür. Bir gün tavan arasında, içi eski mektuplarla dolu bir kutu bulur. Büyük bir merakla mektupları okumaya başlar. Mektuplar 2. Dünya Savaşı'na katılan bir asker tarafından, sevgilisine yazılmıştır. Adrienne mektuplardan çok etkilenir. Yeryüzünde bu kadar romantik bir erkeğin var olabileceğine şaşırır. Bu arada mektuplar romantik olduğu kadar, savaşın acımasızlığını da anlatmaktadır. Adrienne mektuplardaki adam ve kadının hâlâ yaşayıp, yaşamadığını merak eder. Yaşıyorlarsa, mektupları onlara vermek ister. Böylelikle çevrede bu kişileri araştırmaya ve ip uçlarını takip etmeye başlar. Acaba burada kendisine yeni bir hayat kurabilecek midir? Yeniden mutluluğu ve aşkı yakalayabilecek midir? Peki ya mektuplardaki kişiler hayattalar mı? Yazmayacağım ki... Kitabı okuduğunuzda tüm bu düğümleri çözeceksiniz. Sakın ilk sayfalarda, kitabın sonu belli diye okumayı bırakmayın. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir...


ARKA KAPAK

Bazen kelimelerin büyüsü hayatınızı değiştirir.
Tek yapmanız gereken sakince o fırtınanın dinmesini beklemektir...

Kimsenin baskısı altında kalmadan hür iradenizle karar verebilmek kişinin en büyük özgürlüğüdür. Adrienne Carter da hayatında ilk kez bir hayalini gerçekleştirerek okyanus kenarında, Victoria dönemine ait eski bir eve yerleşir. Bu evle birlikte kendi parçalanmış ruhunu da onarmayı düşünürken, küçük bir teneke kutu içinde, II. Dünya Savaşı'nda yer almış bir askerin genç bir kadına yazdığı mektupları bulur.

'' Umuda kaç yoldan tutunuruz? Umut, her aldığımız nefeste, kalbin her atışındadır. Umut, kışın soğuğuna karşı koyan bir çiçeğin ölmeyi reddetmesidir. Her damarda akar, her savaşta galip gelir. Ben umutsuzluğa kapılmayacağım, Grace. Umut, benim ilerlememi sağlıyor. Şüphe zihnimi sarsa da umut beni esir alıyor. Ben umudun kölesiyim. Umut, bende çiçek açıyor. Umarım sende de açıyordur.''

Bu eski mektupların iç acıtan gerçekliği, Adrienne'de bir şeylerin uyanmasına neden olur ve genç kadın, bunları yazanı bulmaya karar verir. Artık yaşlı bir adam olan William Bryant'tan öğreneceği çok şey vardır. Ancak mektupların ardındaki sırrı keşfettikçe zihninde sorular da belirmeye başlar. Kendi parçalanmış ruhuyla Bryant Ailesi'ne iyi gelecek midir, yoksa bu zamana kadar herkesin dediği gibi insanlara sadece sorun mu yaratıyordur?

Eflatun kurdele, aile bağlarını, fedakârlığı ve dahası gerçek aşkı sorgulayacağınız, içinizdeki boşluğa dokunacak türden bir roman...


Arka kapakta, yine benden çok ip ucu verilmiş. Eğer Debbie Macomber ya da, Sarah Jio romanlarını seviyorsanız, bu kitabı da seveceğinizi düşünüyorum. Kitabı okurken güzel, romantik bir film izliyormuşsunuz duygusuna kapılıyorsunuz. Ben özellikle, romanda anlatılan evleri çok merak ettim. Sonuç olarak, elimde fazla sürünmesine rağmen (tamamen benden kaynaklı) keyifle okuduğum bir kitaptı. Okumayanlara öneririm. Daha çok kitap okuyabilmek dileğiyle, görüşmek üzere...

13 Mayıs 2016 Cuma

3-2-1 Poğaça



Merhabalar! Bloğuma hiç bu kadar uzun ara vermemiştim. Daha önce anlattığım özel nedenlerden dolayı yoğunum ve yorgunum. Beni merak edip; arayan, soran arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Benimki daha çok gönül yorgunluğu... Başımı alıp bir yerlere gidesim var. Şöyle, kimsenin bana muhtaç olmadığı, kendimle baş başa kalabileceğim bir yerlere... Tercihen de güler yüzlü, saflığını yitirmemiş insanların yaşadığı, küçük bir sahil kasabasına...Sen de çok şey istiyorsun canım, dediğinizi duyar gibiyim. Ne yapayım, artık tükendiğimi hissediyorum. Vücudum yardım çığlıkları atıyor. Aslında bu çığlıkları ben de atıyorum. Ama sorumluluklarımı yerine getirmekten başka çarem yok...

Güya poğaça tarif edecektim. Oysa içimi döktüm. Sizi de bunalttıysam özür dilerim. İşte tam da bu yüzden, epeydir buralarda değildim. Bu ruh halindeyken, içimden bir şeyler yazmak gelmedi. Ama silkelenip, kendimi toplamaya karar verdim. İşe de bu poğaça tarifiyle başlamak istedim.

Büyük bir ihtimalle çoğunuz bu poğaçayı biliyordur. Ben de bir televizyon programında görmüştüm. Ama bu tür şeyleri yapmamaya çalıştığım için denememiştim. Geçenlerde, kızımın doğum gününü fırsat bilip, yapayım dedim. Açıkçası benden de, konuklarımdan da tam not aldı....



MALZEMELER  :

3 paket kabartma tozu,
2 su bardağı yoğurt,
1 su bardağı sıvı yağ,
2 çay kaşığı tuz,
4,5 su bardağı un ( Açıkçası gobit ekmekte başıma gelenden sonra ben un ölçüsüne güvenmedim. Kulak memesi kıvamında bir hamur olana kadar, kararınca ekledim.)
1 su bardağı galeta unu ( üzeri için ) 

Ben içinde lor peyniri ve maydanoz kullandım. Dilediğiniz her türlü harçla olabilecek bir poğaça.

YAPILIŞI  :

Yoğurt, sıvı yağ, tuz ve kabartma tozlarını bir kaba alarak, iyice karıştırın. Yavaş yavaş un ekleyerek, kulak memesi kıvamına gelene kadar yoğurun. Sonra ceviz büyüklüğünde( isterseniz biraz daha büyük olabilir) hamurlar kopartarak, elinizde yuvarlayın. İçli köfte yapar gibi, çanak şekline getirin ve içine harcınızı koyun. Ek yeri kapanana kadar elinizle büzün ve yuvarlayın. Her yerini galeta ununa buladıktan sonra, yağlı kağıt serilmiş tepsiye aralıklarla dizin. Yalnız tepsiye dizerken, doldurduğunuz yerin altta kalmasına dikkat edin. Yukarıda kalırsa, poğaçalar çatlıyor. Daha sonra 170 - 180 derecede, önceden ısıttığınız fırında üzerleri pembeleşene kadar pişirin. 


Ben pişirmeden önce fotoğraf çekmeyi unutmuşum. Pişince böyle büyüyorlar. Çıtır çıtır görünümlü, yumuşacık,bayatlamayan poğaçalarınız oluyor. Bu ölçüden 36 adet poğaça elde ettim. Siz daha büyük yapabilirsiniz tabii...

Misafirlerimin hiçbiri bu poğaçayı bilmiyormuş. İlk gördüklerinde tatlı kurabiye sandılar. Ama poğaça olduğunu söyleyince şaşırdılar. Dediğim gibi, hepsinden tam not aldı. Eğer henüz denemediyseniz, mutlaka deneyin derim. Hazır hafta sonu gelmişken, keyifli bir kaçamak olur.



Yazmak da, içimi dökmek de iyi geldi doğrusu. Eğer sabredip, yazımı okuduysanız teşekkür ederim. Güzel bir hafta sonu geçirmeniz dileğiyle...



Görüşleriniz Benim İçin Değerlidir!

Zaman ayırıp, yorum yaptığınız için teşekkür ederim. Yorumlarınız onaylandıktan sonra görüntülenecektir. Reklam ve hakaret içeren yorumları yayınlamıyorum. Düşüncelerinizi bekliyorum...