İzlediğim Filmler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İzlediğim Filmler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
5 Mart 2019 Salı
Bir Aşk İki Hayat (İzledim)
Merhabalar! Ben kitap okumayı sevdiğim kadar, film izlemeyi de severim. Bekarken ayda iki, bazen üç kez sinemaya giderdim. Sonra evlilik, çoluk çocuk derken film keyfimi DVD izleyerek devam ettirdim. Şimdi de ara ara sinemaya gitmeye çalışıyorum.
Geçenlerde annemler ile bir sinema programı yaptık. Annem, teyzem, kız kardeşimin kayınvalidesi ve ben... Gayet eğlenceli bir ekip olduk doğrusu. Kardeşin niye yok derseniz, O çalışıyor :)
Bergüzar Korel'i de, Engin Akyürek'i de çok beğenirim. Aslında hepimiz beğendiğimiz için bu filmi seçtik. Açıkçası pişman da olmadık. Zaman zaman dokunaklı, zaman zaman gülümseten hoş bir aşk hikayesi idi.
Engin Akyürek, film piyasasında tutunmaya çalışan bir yönetmen. Çok tatlı bir köpeği var. Her şey bu köpeğin yürüyüşe çıkmak istemesiyle başlıyor. Köpeği yürüyüşe çıkartırsa, hayatı bambaşka bir yöne gidiyor. Ama evde kalmayı tercih ederse bambaşka bir yöne... Filmde sık sık iki hayat arasında geçişler var. Biraz dikkatli izlemek gerekiyor. Çünkü iki hikayeyi birbirine paralel olarak izlerken, bazen akıl karışabiliyor.
Bu film bende kader kavramını düşünme isteği uyandırdı. Spoiler vermekten korktuğum için çok fazla detaya girmek istemiyorum. Aynı insanlar, aynı mekanlar... Bizim seçimimize göre farklı gelişen olaylar... Hepsi birbiriyle ilintili. Bizim seçtiğimiz ya da seçmediğimiz bir şey başkalarının hayatını da etkiliyor.
Yalnız sinema salonu ile ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. Biz filmi Atlantis Cinemaximum'da izledik. Ama başımıza daha önce hiç yaşamadığım bir şey geldi. Sabahki ilk seansa gitmiştik. Koltuklara oturduktan biraz sonra ıslaklık hissettik. Bir baktık ki, hepimiz sırılsıklam olmuşuz. Önce koltuklara bir şey döküldü sandık. Ama bizim tepkimizden sonra diğer sıralardan da aynı sesler yükselmeye başladı. Ne yapacağımızı bilemedik. Film de başlamak üzereydi. Kabanlarımızı katlayıp onların üzerine oturduk. Film bittikten sonra tüm koltukların ıslak olduğunu öğrendik. Yetkililerle görüşmeye gittiğimizde, akşam salonun koltuklarının yıkandığını söylediler. Sırayla her salonun koltukları yıkanıyormuş. Anlayacağınız o gün piyango bize vurmuş. Şaka gibi... O gün yetkililere sesimizi duyuramadık. Ama buradan yazmasam içimde kalacaktı. Tamam, koltuklar yıkanacak elbette. Ama bizi de mağdur etmemenin bir yolu bulunmalıydı değil mi?
O gün bir şey daha dikkatimi çekti. Yazımın başında uzun zamandır sinemaya gitmedim demiştim. Eskiden sinema salonlarında patlamış mısır yenirdi. Evet hala yeniyor. Ama başka şeyler de yeniyor. Sağımızda, solumuzda hışır hışır poşet sesleri, çalan telefonlar arasında insanlar yakınlarıyla konuşurken, bir taraftan da börekler, hamburgerler yediler. Sanki sinemada değil de bir kafedeydik. Eskiden muhabbetine girince, kendimi yaşlanmış hissettim. Ama film izlerken insanların telefonla konuşması, börek, hatta hamburger yemesi de tuhaf geldi doğrusu...
Sonuç olarak, her şeye rağmen çok güzel bir gün geçirdim. Güzel bir film izledim. Eğer vaktiniz varsa, gidin, izleyin derim...
21 Aralık 2016 Çarşamba
Nadide Hayat - İzledim
Merhabalar! Kaç gündür Ankara buz kesmişti. Gerçekten çok üşüyorduk. Hatta dün birileri apartman girişine su dökmüş. O da bir güzel donmuş. Ben de akşam kızımı okuldan almak için apartmandan çıkar çıkmaz uçtum resmen. Hava soğuktu, ama yerler kuruydu. Böyle bir şeyle karşılaşacağım aklıma gelmediği için, kötü düştüm. Neyse ki bir yerim kırılmadı. Ama sağ bileğimi incitmişim. Bir süre örgü öremeyeceğim gibi görünüyor.
Akşam oldukça sancım vardı. Kitap okumak istedim, ama kendimi veremedim. Örgü de öremeyince televizyonu karıştırmaya başladım. Bir de baktım ki, karşımda Nadide Hayat... Bu filmi sinemada izlemeyi çok istemiştim, ama gidemedim. Sonra da alıp, izleyemedim bir türlü...
Harika bir konu, harika oyuncular... Demet Akbağ eşini kaybedince birden bire kendisini boşlukta hissediyor. Ama çabuk toparlanıyor. Çocukları, damadı ve bir torunu var. Hayata kaldığı yerden devam etmeye karar veriyor. Evlenmeden önce okuduğu Su Ürünleri Fakültesi'ne geri dönüyor. Tabii yaşından dolayı bayağı zorlanıyor. Ama hayatın her alanında olduğu gibi, iyiler ve kötülerle karşılaşıyor. Asla yılmıyor. Çıktıkları bir eğitim gezisinde çevresindeki insanlara güzelce ders veriyor. Aynı zamanda da, kendi hayatını yola sokmaya çalışıyor. Bu arada kendi yolu da Yetkin Dikinciler ile kesişiyor.
İnsanın kaç yaşında olursa olsun hayata bağlı kalmasını, bedenen yaşamanın yanında ruhumuzu da yaşatmamız gerektiğini, risk almazsak hayatımızda neyin değişeceğini bilemeyeceğimizi anlatan sıcacık bir film. Hem duygusal, hem komik, yer yer de düşündürücü...
Ben televizyonda izleyebildim. Keşke sinemada izleme şansım olsaymış. Gerçekten çok beğendim. Eğer hâlâ izlemediyseniz izlemenizi öneririm.
11 Kasım 2016 Cuma
Veda - İzledim
Merhabalar! Bugünlerde Veda filmini yeniden izlemek için büyük bir istek duyuyordum. Sonunda fırsatını bulup, izledim ve sizlere de hatırlatmak istedim. Film hakkında pek çok şey yazılıp, çizildi. Beğenen de oldu, beğenmeyen de... Ama ben defalarca, severek izledim. Tekrar tekrar izlemekten de büyük keyif alıyorum.
Film, Atatürk'ün çocukluk arkadaşı ve sonrasında da en yakınında olmaya devam eden Salih Bozok'un gözünden anlatılıyor.
Atatürk ölüm döşeğindedir. Tüm Türk Milleti gibi, Salih Bozok da çok üzgündür. Ancak, O'nun üzüntüsü ölümü düşünecek kadar derindir. Atatürk'ün ölümünden sonra intihar etmeye karar verir. Ölümünün ardından oğluna verilmek üzere bir mektup yazar. İşte film böyle başlıyor. Bundan sonra, Atatürk'ün çocukluğundan itibaren yaşadıkları anlatılıyor. Çocuk Mustafa'yı, delikanlı Mustafa Kemal'i, asker Mustafa Kemal'i, Zübeyde Hanım'ı, Makbule Hanım'ı, Fikriye Hanım'ı ve Latife Hanım'ı izliyoruz. Tabii tüm bunlar olurken; dönemin koşullarını, Kurtuluş Savaşı'nı, genç Türkiye'yi, bir Milletin yoktan varoluşunu da izliyoruz...
Dediğim gibi defalarca izlememe rağmen, her seferinde büyük bir coşku ve zaman zaman gözyaşlarıyla izlediğim bir film. Eğer hâlâ izlemediyseniz mutlaka izleyin derim. Daha önceden izlediyseniz de hatırlatmak istedim. Keyifli seyirler diliyorum...
23 Mayıs 2016 Pazartesi
Kocan Kadar Konuş - Diriliş ( İzledim )
Yağmurlu ve serin bir Ankara öğleden sonrasından merhabalar! Bugünlerde Ankara ya çok sıcak, ya da çok ıslak. Bunaltıcı ve kasvetli bir hava var. Benim ruh halim gibi aynı... Ama ben kendime de, size de söz verdim. Havalara sözüm geçmese de; kendime söz geçirip, iyi olacağım. Buralardan fazla uzaklaşmayacağım. Sayarak beslenmeyi ve yürüyüşü de boşladığımı itiraf etmeliyim. Ama işin o kısmını da toparlamaya kararlıyım. Şu anda sevdiğim şeyleri yapmaya çalışarak, enerji depoluyorum.
Söz, sevdiğim şeylere gelmişken; hafta sonu izlediğim filmden söz etmek istiyorum. Evden çok ayrılamadığım için sinemada izleyememiştim. Bu kez arayı fazla açmadan DVD'den izleyeyim dedim. Kocan Kadar Konuş Diriliş, gerçekten çok eğlenceli bir filmdi. Şu anda bile, sahneler gözümün önüne gelince gülümsemeden edemiyorum.
Film hakkında ne desem az kalacak. Konu harika, oyuncular harika, yönetmen harika... Ben daha önce her iki kitabı da okumuştum. Okumayıp da merak edenler için burada ve burada... İlk filmi de izlemiştim. O da burada... Anlayacağınız ben tam bir Kocan Kadar Konuş fanatiği oldum, çıktım. Ama ne yapalım, Milletçe gülmeye hasret kaldığımız şu günlerde biraz olsun sorunlardan uzaklaşmak, akıl sağlığımız için gerekli. Bu, bol kahkaha vadeden filmi hâlâ izlemediyseniz, mutlaka izleyin derim. Bana önerebileceğiniz bu tür filmler varsa, önerilerinizi bekliyorum. Yerli, yabancı hiç fark etmez. Hayattan keyif alacağınız, güzel bir hafta diliyorum...
4 Mart 2016 Cuma
Kocan Kadar Konuş - İzledim
Gri ve yağmurlu bir Ankara öğleden sonrasından merhabalar! Uzun zamandır izlediğim filmlerden söz etmemiştim. Bu ara biraz film izlemeye çalışıyorum. Aslında kitabını okuduğum filmleri izlemekten hoşlanmıyorum. Hele ki, okurken bu kadar eğlendiğim bir kitabın filmini izlemeyi hiç istemedim. Kitaba göre bir şeyler eksik kalmış gibi geliyor bana. Ama bu sefer öyle olmadı... Eğer kitap hakkındaki fikrimi okumak isterseniz tık tık...
Geçenlerde annemi aradım. Baktım arkadan kahkaha sesleri geliyor. O da telefonu kapatmak için kıvranıyor. Hayırdır dedim, ne oluyor orada? Meğer annem, kardeşim, teyzem toplanmış Kocan Kadar Konuş'u izliyorlarmış. Ben Onlar'a bayağı uzak oturuyorum. Hadi deyince de gitme şansım yok tabii. Çok gülüyoruz mutlaka izle dediler. Ben de gittim aldım filmi. Evet gerçekten, en az kitap kadar komikti. Yazılanlar beyaz perdeye çok güzel aktarılmıştı. Oyuncuları zaten konuşmaya bile gerek yok. Hepsi birbirinden usta sanatçılar. Eğer hala izlemediyseniz, mutlaka izleyin derim. Eğer benim gibi kitabı okuduğunuz için izlemeyi tercih etmiyorsanız, Efsun ve ailesini bir de bu şekilde tanıyın bence. Kahkaha garanti :)) Hepinize güzel bir hafta sonu diliyorum...
25 Ocak 2016 Pazartesi
Yarıyıl Tatili İçin Birkaç Film Önerisi
Buzzz gibi Ankara'dan merhabalar! Burası bugünlerde öyle soğuk ki, dün gece -20 dereceyi gördük. Soğuktu, buzdu, gripti derken şimdilik evde zaman geçiriyoruz. Hal böyle olunca, ben de kızımla izlediğimiz birkaç filmden söz etmek istedim. Bu filmlerin hepsinde dört ayaklı dostlarımız önemli rollerde.
HACHIKO BİR KÖPEĞİN HİKAYESİ
Baştan söyleyeyim, mendillerinizi hazırlayın. Japonya'da yaşanan gerçek bir öyküden uyarlanan film, oldukça duygusal. Bir insanla bir köpeğin dostluğunu ve en önemlisi köpeklerin ne kadar sadık olabildiklerini anlatan harika bir film. Konusunu anlatmıyorum. Çünkü filmi mahvetmek istemiyorum. Eğer izlemediyseniz mutlaka izlemenizi öneririm...
DÜŞLER BAHÇESİ
Yine yer yer duygu yüklü bir film. Babamız 6 ay önce çok sevdiği eşini kaybetmiştir. 14 yaşındaki oğlu ve 7 yaşındaki kızıyla yalnız kalmıştır. Aile bu kaybın üstesinden gelmeye çalışırken, bir hayvanat bahçesiyle uğraşmak durumunda kalırlar. Babamız yeni bir ev alırken, beraberindeki hayvanat bahçesini de alır. O ve küçük kızı bu durumu güzel bir macera olarak algılarken, oğlu hiç hoşnut değildir. Üstelik hayvanat bahçesinde yapılacak çok iş vardır. Aile ve çalışanlar burayı yeniden açmak için tüm varlıklarıyla çalışmaya başlarlar. İzleyin derim...
ABNER GÖRÜNMEZ KÖPEK
Devlete ait bir laboratuvardan, kullanana her dili konuşabilme ve görünmezlik özelliği kazandıran karışımlar çalınır. Hırsızlar yakalanacaklarını anlayınca, bu karışımları bir oyuncakçıya saklarlar. Oğlunun doğum günü için buradan bir kimya seti alan babamız, aslında ne aldığını bilmemektedir. Doğum günü çocuğu da setle oynarken köpeği bu karışımları içer. Tabii bu arada hırsızlar da boş durmamış, babamızı takip ederek karışımların yerini öğrenmişlerdir. Şimdi komik macera başlar... Biraz Evde Tek Başına'yı andıran, eğlenceli bir film. İzleyin derim...
CESUR KÖPEK ODDBALL
Bu köpek çok yaramaz...Ama penguenleri çok seviyor. Ana karadan yürüyerek geçilebilen küçük bir adada, soyu tükenmekte olan penguenler yaşıyor. Bu penguenler koruma altında. Ancak adaya tilkiler dadanıyor. Görevliler ne yaparsa yapsın, penguenlerin hızla azalmasına engel olamıyorlar. Acaba Oddball bunu başarabilecek mi? İzlemek isterseniz eğlenceli bir film...
HARİKA KÖPEK TİMBER
Hem eğlenceli, hem maceralı bir film. Biri annesiyle yaşadığı evini, diğeriyse babası ve ablasıyla yaşadığı çiftliklerini kaybetmek istemeyen iki arkadaşın macerası. İki arkadaş yanlarına köpeklerini de alarak, dağlarda gömülü olduğuna inandıkları hazineyi aramaya çıkarlar. Tabii peşlerinde de kötü adamlar vardır. Güzel bir filmdi, öneririm...
KAR PATİLERİ
İşte kızımla en sevdiğimiz filmlerden birisi...Bu köpeklerin başrolünde olduğu birkaç film daha var. Hepsi de eğlenceli. Ama benim favorim bu film. Golden yavruları yaramazlık yaparken, kendilerini Alaska'ya giden bir uçakta bulurlar. Burada yavru bir sibirya kurduyla arkadaş olurlar. Haskinin sahibi olan çocuk, bu bölgedeki ünlü köpekli kızak yarışlarına katılmak ister. Ancak eski bir yarışçı olan babası, bu yarış sırasında kaza geçirmiş ve köpekleri ölmüştür. Bu nedenle oğluna kesinlikle karşı çıkmaktadır. Ama yeni gelen köpeklerle birlikte tam bir takıma sahip olan çocuk, babasının sözünü dinlemez... Gerisini izleyin ve görün...
Dolu dolu ve sağlıkla geçireceğiniz güzel bir tatil olması dileğiyle...
15 Mart 2015 Pazar
Juliet'e Mektuplar ( Letters to Juliet ) - İzledim
Merhabalar! Bu hafta sonu için biraz geç kalmış bir yazı oldu sanırım. Ama ben de bu filmi geç fark ettim. Yine elimdeki filmlerden birinde fragmanına rastlamıştım. Oldukça ilginç gelmişti ve o zamandan beri aklımdaydı. Kısmet bu güneymiş...
İnternette aradığınızda Aşk Mektupları olarak da karşınıza çıkabiliyor. Kahramanımız Sophie, yazar olmak istemesine rağmen; yazarlar için hikaye dedektifliği yapıyor. Nişanlısı ise, işine fazla düşkün bir aşçı ve yakın zamanda kendi lokantasını açmak üzere. Lokanta açılmadan önce nişanlısıyla birlikte İtalya'ya erken balayı tatiline çıkıyorlar. Fakat Sophie romantik bir tatil beklerken; nişanlısı İtalya ziyaretini iş görüşmeleri ve gezileriyle dolduruyor. Sophie tek başına dolaşırken, bir duvarın önünde ağlayarak mektup yazan kadınlara rastlıyor. Duvarın yanında da meşhur Romeo ve Juliet'teki Juliet'in heykelini görünce daha da meraklanıyor. O sırada gelen bir kadının mektupları topladığını görüyor ve onun peşine takılıyor. Orada başka kadınlarla da tanışıyor. Onların kendilerini Juliet'in sekreterleri olarak adlandırdıklarını ve topladıkları bu mektuplara tek tek cevap yazdıklarını öğreniyor. Onlarla birlikte zaman geçirmeye başlıyor. Bir gün duvardaki mektupları toplarken, duvardan bir taş düşüyor. Sophie, oyukta elli yıl önce yazılmış bir mektup buluyor. Mektubu okuduklarında hepsi çok heyecanlanıyorlar. Sophie bu mektuba cevap yazmak istiyor. Cevabı yazdıktan bir hafta sonra karşısında soğuk, kibirli ve lafını esirgemeyen bir adam buluyor. Adam O'nun mektubu yüzünden, büyükannesinin kalkıp buralara geldiğini ve böyle bir şey yapmaya hakkı olmadığını söylüyor. Ama Sophie yılmıyor. Mektubu yazan bayanla görüşmeyi başarıyor. Üçü birlikte büyükannenin eski aşkını aramaya başlıyor...
Eğer romantik filmlerden hoşlanıyorsanız mutlaka izlemenizi öneririm. Harika müzikler ve güzel manzaralar eşliğinde, zaman zaman güleceğiniz, zaman zaman duygulanacağınız bir film. Şimdiden iyi seyirler diliyorum...
31 Ocak 2015 Cumartesi
Çılgın Cuma (İzledim)
Hepinize güzel bir hafta sonu diliyorum. Bu filmi, daha önce aldığım bir filmin tanıtım bölümünde gördüm. Oldukça eğlenceli ve hareketli bir filme benziyordu. Malum, okullar tatil. Kızımla birlikte güzel ve kaliteli vakit geçirmeye çalışıyoruz. Filmi inceledim ve kızımla birlikte izlemeye karar verdim. Aslında çocuk filminden çok, ergenlik dönemine hitap eden bir film.
Annemiz, eşini birkaç yıl önce kaybetmiş. 15 yaşındaki kızı, ve ilkokul çağındaki oğluyla birlikte yaşıyor. Ama yeni biriyle tanışmış ve evlenmek üzere. Kendisi ne kadar otoriter ise kızı da o kadar asi. Anne kız hiç geçinemiyorlar. Sürekli gittikleri Çin Lokantasında büyük bir kavgaya tutuşuyorlar. Bu kavgayı gören lokanta sahibinin annesi onlara birer dilek kurabiyesi veriyor. Ertesi sabah anne kız kendilerini birbirlerinin bedenlerinde buluyorlar. Tabii bu durum pek çok sıkıntıya ve karışıklığa yol açıyor. Üstelik, annemizin düğününe bir gün var. Anne kız hemen lokantaya gidip, durumun düzeltilmesini istiyor. Ancak bunun mümkün olmadığını; sadece birbirlerini gerçekten anlayıp, anlayışla karşıladıkları zaman normale dönebileceklerini öğreniyorlar.
Tüm bu olan biten hem düşünmenizi, hem de eğlenmenizi sağlıyor. Ben de ergenliğe yaklaşmakta olan bir kız annesi olarak filmi izlemek istedim. Kızımla birlikte güzel vakit geçirdik. O ne kadarını anladı bilmiyorum. Ama ben, zamanı geldiğinde bu filmi hatırlamayı umuyorum. Eğer sizin de ergenlik döneminde çocuklarınız varsa, birlikte Çılgın Cuma'yı izlemenizi öneririm. Umarım gününüz güzel geçer...
11 Ocak 2015 Pazar
Bir Alışverişkoliğin İtirafları (İzledim)
Merhabalar! Bu soğuk pazar gününde ben yine film arşivimi karıştırdım. Tekrar tekrar izlemekten bıkmadığım ( bunda kendimden çok şey bulmamın etkisi büyük tabii ) 2009 yapımı bir film seçtim. Bir Alışverişkoliğin İtirafları... Çok satan romandan uyarlanan bir film. Belki okuyanlarınız vardır. Ama ben bu serinin hiçbir kitabını okumadım. Filmi izledikten sonra zaman zaman okusam mı dediğim oldu. Ama filmin bende yarattığı etkiyi bozmasından korktuğum için okumamayı yeğledim.
Filmi ilk duyduğumda ben de kendimi tam bir alışverişkolik olarak tanımlıyordum. O yüzden düşünmeden aldım :) Ve hiç pişman olmadım. Benim alışverişlerim giyim konusunda değil tabii. Havlular, nevresimler, filmler, renk renk örgü ipleri ve kitaplar...
Filmimizin kahramanı Rebecca Bloomwood kabul etmek istemese de, tam bir alışverişkoliktir. Bu zaafı onu maddi anlamda batağa sürüklemek üzeredir. Tüm bunların üzerine bir de, yazarlık yaptığı dergi kapatılınca işsiz kalır. Bir moda dergisine başvurmak isterken, kendisini ekonomi dergisinde köşe yazarı olarak bulur. Bu dergide Yeşil Eşarplı Kız olarak yazdığı yazılar, kendi ailesi başta olmak üzere pek çok kişiyi etkisi altına alır. Ama tavsiyelerinin tersine, Becca batmaya devam etmektedir. Bütün bunlar, oldukça komik şeylere neden olur. Acaba Becca doğru yolu bulabilecek midir?
İzlemeyen romantik komedi severlere öneririm. İzleyenlere de yeniden hatırlatmak istedim. Hepinize mutlu pazarlar ve iyi seyirler diliyorum...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Görüşleriniz Benim İçin Değerlidir!
Zaman ayırıp, yorum yaptığınız için teşekkür ederim. Yorumlarınız onaylandıktan sonra görüntülenecektir. Reklam ve hakaret içeren yorumları yayınlamıyorum. Düşüncelerinizi bekliyorum...