24 Haziran 2016 Cuma

Üstü Örgü Altı Kumaş Yazlık Elbise


Merhabalar! Ankara'da hava çok sıcak gerçekten. Şu anda tam deniz, güneş, kum modundayım. Bu yüzden de yazlık el işlerine başladım. Ben üzeri örgü, altı kumaş elbiseleri çok seviyorum. Genellikle kışlık olarak örüyordum. Ama bu sefer evde bulduğum ipimi değerlendirmek istedim.



Bu ip, herhalde 7-8 yıldır evde duruyordu. Sadece iki yumak almışım. Ne yapsam diye düşünürken, böyle bir elbise yapayım dedim. Sanırım artık üretilmiyor. Alize'nin yine bambu ipi var. Ama o, daha ince bir ip.


3,5 numara tığla, kızımın beden çevresi kadar zincir çektim. Halka yaptım. Sonra üzerini ikili trabzanla doldurdum. Üstteki sırada 3 zincir çekip, 3. trabzanın tepesine battım. Bu şekilde sırayı bitirdim. Bu iki sıranın tekrarıyla, gövde uzunluğu kadar ördüm. Her iki tarafa da basit bir oya geçtim. 7 şer trabzandan oluşan askıları da örünce gövde tamamlanmış oldu. Bugün Derya Baykal'ın Programı'nda, bu örnekten bebek battaniyesi ördüler. Nurgün Tezcan düz renkle örüp, zincir sıralarını renk renk yapmış. Gerçekten çok güzel görünüyordu. Aklınızda olsun, öyle de örebilirsiniz.



Yine, evde duran bir kumaşım vardı. Kumaşı kızımın boyuna göre biçerek, iki kenarını diktim. Eteğini de bastırdıktan sonra büzdüm ve üst parçayla birleştirdim. Zincir çekerek yaptığım küçük fiyonkla da, elbisenin önünü ve arkasını ayırmış oldum. İşte size hiç dikiş bilmeyenlerin bile yapabileceği yazlık, efil efil bir elbise. Denemek isteyenlere kolay gelsin... 

21 Haziran 2016 Salı

Gündüzsefası - Sarah Jio


Merhabalar!  Bitirdiğim iki kitap da elimde bekliyor. Bir türlü bilgisayarın başına oturup da yazamadım. Bu yüzden üçüncü kitabı da savsaklıyorum. Çünkü biriktikçe yazmak da zorlaşıyor. 

Sarah Jio, benim en sevdiğim yazarlardan birisi. Gündüzsefası, bir yıldır kitaplığımda okunmayı bekliyordu. Bu kitabı elime aldığımda ilginç bir şey fark ettim. Benim çocukluğumda, gençliğimde biz bu çiçekten yetiştirmişiz. Babam, bahçemizin gözümüze en yakın köşesine çok güzel sarmaşıklar dikerdi. En çok da mor ve beyaz olanlardan. Her sabah bize güzellikleriyle günaydın der, akşam olunca da şaşırtıcı bir şekilde kapanırlardı. Ama bu güzel çiçeklerin adını bilmez, sarmaşık der geçerdik. 


Bizim sarmaşıkların kitaptaki gündüz sefaları olduğunu öğrenince hem çok şaşırdım, hem de mutlu oldum. Ne yazık ki fotoğraf internetten. Çünkü artık ne o ev, ne bahçe, ne de çiçekler var. O evi ve bahçeyi anlattığım yazım burada...

Biraz da romandan söz edelim değil mi? Benim çok severek okuduğum kitaplardan birisi daha... Sarah Jio'nun, iki farklı zamanda geçen olayları harmanlaması çok hoşuma gidiyor. Kitap Seattle'deki yüzen evlerde geçiyor. İnternette burayı anlatan pek çok fotoğraf ve video var. İlginizi çekerse bir bakın derim. Ben çok beğendim. Suyun üzerindeki evlerde yaşamak değişik bir duygu olsa gerek... Ayrıca kitapta sık sık sözü geçen Sevginin Bağladıkları Filmi de burada geçiyormuş. İlk fırsatta izlemek istiyorum. Bir Meg Ryan ve Tom Hanks hayranı olarak, bu filmi nasıl atlamışım bilmiyorum.

Ada Santorini 2008 yılında, Seattle'deki Tekneler Caddesi'nde bir yüzen ev kiralar. Kitabın ilerleyen sayfalarında öğreneceğimiz bir nedenden dolayı yıkılmıştır. Buraya anılarından kaçmak ve iyileşmek ümidiyle gelmiştir. Burada yaşadığı süre içinde yeni komşuları olur. Yaşadığı evde bir sandık bulur. Sandığın sahibi, Penny Wentworth adında bir kadındır. Penny 1950'li yıllarda bu evde yaşamıştır. Ancak esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolmuştur. Bu konuda herkes ağız birliği etmiş gibi susmaktadır. Sandık ve burada yaşayanların esrarengiz davranışları Ada'yı meraklandırır. Penny'i, ressam eşini ve kaybolmasıyla ilgili her şeyi araştırmaya başlar. Düğümleri çözdükçe, kendi hayatında da yol almaktadır. Ben daha fazla anlatmayacağım. Eğer hâlâ okumadıysanız, güzel ve sürükleyici bir kitap olduğunu bilin. 

Ben kitapların ayraçlarını kopartmaya kıyamıyorum. Benim kendi ayraçlarım var. Onları kullanıyorum. Bir gün onları da gösteririm size. Ama bunu, okumadan önce komşuma vermiştim. Ne yazık ki o kopartmış. Nazar boncuğu olsun ne yapalım...


ARKA KAPAK 

Acı ne kadar derinde olsa da 
zamanla tüm çiçekler güneşe döner yüzünü...

Kalbin anahtarıdır gündüzsefası. Ruhlarında en derin izleri taşıyanları bile çiçekleriyle sarmalar, filizleriyle umut taşır. İşte böyle gündüzsefasının süslediği bir yüzen evde yaşayan Penny Wentworth, 1950'li yıllarda ünlü bir ressamla evlidir.Her şeye sahip olan Penny'nin tek eksiği ise küçük evlerini taçlandıracak bir bebektir. Ancak gün geçtikçe tek eksiğinin bu olmadığını anlayacaktır çünkü sevgiyi yürekten hissetmek gerekiyordur. Onun hissettiği tek şey ise içini kemiren acıdır...

Ada Santorini New York'ta yaşadığı trajediden sonra ağır depresyondadır. Kendini toparlamak için Seattle'a Tekneler Caddesi'ne gelir. Burada kiraladığı bir yüzen evde eski bir sandık bulur. Sandıkta Penny Wentworth adında bir kadına ait eski eşyalar vardır. Gariptir ki Tekneler Caddesi'nde hiç kimse bu kadınla ilgili konuşmak istememektedir. Merakına yenik düşen Ada, Penny'nin gizemli geçmişine adım atarken kendi geleceğini de örmeye başlayacaktır. 

Okuyucuları kalemiyle büyüleyen Sarah Jio'dan bir baş yapıt daha. Gündüzsefası'nı okurken, ne kadar imkansız görünse de her şeyin bir umuda açılacağını göreceksiniz.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------

Bol kitaplı, keyifli günler diliyorum...

14 Haziran 2016 Salı

Ramazan Pideli Kebap


Merhabalar! Umarım günleriniz iyi geçiyordur. Ara vermemeye çalışsam da pek başarılı olamıyorum. Henüz okullar kapanmadı, ama sanki kapanmış gibi. Kızım çoğu zaman evde. Onunla da ilgilenmem gerekiyor. Blog arkadaşlarım, sizleri de ihmal ediyorum. Lütfen beni affedin. Bir tatil düzeni oturtacağım artık. 

Lafı fazla uzatmadan pidelere geleyim değil mi? Ramazan deyince aklımıza gelen şeylerden biri de pidedir. Orucun da verdiği hevesle, genellikle taze alınan pideler tüketilir ve bir gün önceden kalanlar bayatlamaya mahkumdur. İşte, bu pideler de kebap olacak. Bu yemek benim çocukluk ramazanlarımın en güzel anılarındandır. Annem bazen iftara, bazen de sahura yapardı. Ailece çok severek yerdik. Ama bizde bayatlayacak pide kalmadığı için, bir gün önceden fazla pide alıp, bayatlatırdık. Yine öyle yaptık.

Bayatlayan pideleri aşağıdaki gibi küp küp doğrayıp, yayvan bir tencereye dizin.


Bir taraftan da 1 adet soğanı piyazlık doğrayın. ( Ben dalgınlıkla yemeklik olarak doğradım. ) Yeşil biberle birlikte kavurun. Yapacağınız miktara göre yaklaşık 250 - 300 gr. kıymayı soğanlara ekleyip, kavurmaya devam edin. Üzerine küp küp doğradığınız 2 adet orta boy domatesi ekleyin. ( Benim kıştan kalma konserve domatesim vardı, onu kullandım. )Tuz ve karabiberi unutmayın. Ocağı kapatınca, ince doğradığınız yarım demet maydanozu da ekleyip karıştırın. Aslında bir çeşit karnıyarık içi hazırlamış oluyorsunuz. Sonra hazırladığınız bu içi aşağıdaki gibi, tencereye yerleştirdiğiniz pidelerin üzerine dağıtarak dökün.


Yaklaşık 1,5 su bardağı sıcak suyu tencereye gezdirin. Annem, bu suya biraz da yağ ekler. Ben kaloriyi azaltmak adına eklemedim. Sonra kısık ateşte suyunu çekip, altı hafif kızarana kadar pişirin. Yalnız sakın suyu fazla eklemeyin, yemeğiniz hamur olur. Yanında yoğurt, ayran ya da cacıkla birlikte isterseniz iftarda, isterseniz sahurda tüketebilirsiniz. Ayrıca bu tarifi bayat ekmeklerle de yapabilirsiniz. Denemek isteyenlere afiyet olsun...

7 Haziran 2016 Salı

Balkonuma Masa Örtüsü Diktim


Merhabalar! Havalar iyice ısındı. Balkonlar süslendi. Ramazan gelmeden çay, kahve keyifleri yapıldı. Ben sağlık sorunlarım nedeniyle oruç tutamıyorum. Ama Ramazan bitene kadar balkonda bir şeyler yiyip, içmem. Çay, kahve keyifleri akşama erteleniyor bir ay boyunca. Bu durum balkonumuzu şenlendirmemize engel değil tabii..

Bu duck kumaşı geçen yıl almıştım. Dolabımı yerleştirirken elime geçti. Köşe yapmaya cesaretim olmadığı için kumaşı öylece bırakmıştım. Hemen internette araştırma yapmaya başladım ve blogger arkadaşlarımdan Noblesse'in bloğunda, bu yazıya rastladım. Bu arada Noblesse uzun süredir bloğuna yazı yazmıyor. Umarım iyidir...



Biraz uğraştıktan sonra, acemice de olsa masa örtümü bitirdim. Ben tereciye tere satmayacağım. İnternette biraz araştırınca karşınıza pek çok yazı çıkıyor. Ben yukarıda da yazdığım gibi, Noblesse'in bloğundan yararlandım.



 İşte bunlar da küçük balkonumun birkaç fotoğrafı...






Bu yıl sardunyalarım açmamakta kararlı. İki, üç tanesi dışında açmadılar. Sanırım yeterli güneş alamadıkları için. Balkonuma güneş gelen saatlerde hava genellikle bulutlu oluyor. Bu yüzden de sardunyalarım henüz açamadılar.




Balkonumdan gördüğüm manzara. Bahçede oturuyormuşum gibi hissediyorum...


Bu arada Gündüz Sefası'nı bitirdim. En kısa zamanda yazmaya çalışacağım. Yavaş yavaş örgümü örüyorum. Ara ara, internetten çıktı aldığım resimleri boyuyorum .Gerçekten çok keyifli. Sanırım yetişkinler için olan boyama kitaplarından alacağım. Artık öğle saatleri sıcak olduğu için, yürüyüş yapamıyorum. Yürüyüşe sabah erken çıkayım diyorum. Ama bir türlü başaramadım bunu. Bakalım bu alışkanlığı oturtabilecek miyim? Şimdilik benden haberler bu kadar. Görüşmek üzere...

Görüşleriniz Benim İçin Değerlidir!

Zaman ayırıp, yorum yaptığınız için teşekkür ederim. Yorumlarınız onaylandıktan sonra görüntülenecektir. Reklam ve hakaret içeren yorumları yayınlamıyorum. Düşüncelerinizi bekliyorum...