29 Mayıs 2015 Cuma

Dereotlu Peynirli Kek


Merhabalar! Bugün size uzun süredir yapmadığım, hatta varlığını tamamen unuttuğum bir tarif vermek istiyorum. Öyle ki; eşim bile hatırlamıyor. Demek ki evlendikten sonra hiç yapmamışım :)) Dereotlu kek deyince sakın yüzünüzü buruşturmayın. Çünkü eşim öyle yaptı. Meğer, tatlı kekin içine dereotu koydum sanmış :) Tuzlu kek olduğunu söylesem de, tattırmak biraz zor oldu. Ama sonrasında silip süpürdü...



Yumuşak ve lezzetli bir kek oluyor. İkram ettiğim misafirlerim de çok beğendiler. Tarifini almadan gitmediler. Yine bu keki de çoğunuz biliyordur. Ben genç kızken evimizde sık sık yapılırdı. Ama benim gibi, bu güzel kekin varlığını unutanlar ya da bilmeyenler vardır diye sizlerle paylaşmak istedim.



MALZEMELER :

1 su bardağı sıvı yağ,
3 yumurta,
3,5 su bardağı un,
1/4 su bardağı yoğurt,
250 gr beyaz peynir ( ben lor peyniri kullandım ),
1 demet dereotu,
1 tatlı kaşığı karbonat.

YAPILIŞI :

Yumurtaları çırpın. Yağ, yoğurt, peynir ve dereotunu yumurtalarla karıştırın. Sıvı karışımın üzerine unu ve karbonatı, eleyerek ekleyin. Oldukça koyu bir hamur elde edeceksiniz korkmayın. Dilediğiniz bir kalıp ya da tepsiye yaydıktan sonra, 150 derecelik fırına verin. Kekiniz kabarıp, kızarana kadar pişirin. Benim fırınım turbo özellikli. Yaklaşık 40 - 45 dakikada pişiyor. Kekiniz kızarınca piştiğinden emin olmak için, bir kürdan batırarak kontrol edebilirsiniz. Eğer kürdanda hamur kalmıyorsa, kekiniz pişmiş demektir.

Börekten bıktım, tuzlu olarak ne yapsam diyenler için güzel bir alternatif. Denemek isteyenlere kolay gelsin. Hepinize güzel bir hafta sonu diliyorum...

25 Mayıs 2015 Pazartesi

Bugün Ankara...


Merhabalar! Bir süredir Ankara'da havalar o kadar sıcaktı ki; Antalya ile yarışıyorduk. Son günlerde akşam üstleri gelen yağmurları kırk ikindiler olarak adlandırsak da; bu günkü durumu ne olarak adlandıracağımı bilemedim. Tek cümleyle doğayı mahvedersek, doğa da bizden böyle intikam alır...

Fotoğraf çekmeye çalışırken, bana da dolu geldiği için balkon camlarını kapatmak zorunda kaldım. İşin ilginç yanı, benim dairemin üzerinde diğer dairenin çıkması olduğu için, camlarıma asla yağmur vurmaz. O kadar şiddetliydi ki bana kadar ulaştı dolular...










Apartmanımızın garajı 5 dakika içinde bu hale geldi. Umarım dışarıda olanlara bir şey olmamıştır. Neyse ki dolu kesildi. Ama yağmur tüm şiddetiyle devam ediyor...

22 Mayıs 2015 Cuma

Kocan Kadar Konuş (2) Diriliş - Şebnem Burcuoğlu


Merhabalar! Kızımız Efsun ve ailesi kaldığı yerden devam ediyor :) İlk kitap Efsun'un, çevresinin baskısıyla değişime uğramasını ve başına gelen komik olayları anlatıyordu. Yorumumu buradan okuyabilirsiniz. Bu kitapta ise Efsun'un çocukluk arkadaşı Sinan'ı elinde tutma ve hatta nikah masasına oturtma çabaları anlatılıyor. Biliyorsunuz, ilk kitabın filmi çekildi. Ben henüz izleyemedim. Filmde birbirinden değerli oyuncular yer aldı. Bu kitabı okurken, gözümde filmdeki karakterler canlandı. Bu haliyle de çok eğlenerek okudum. 



Aslında Efsun da, Sinan da birbirlerini çok seviyorlar. Ama iki tarafın aileleri işin içine girince, ortalık karışıveriyor. Hep öyle olmaz mı zaten... Son anda atılan yüzüklerin sorumlusu genellikle ailelerdir. Sinan'da bir babaanne var, evlere şenlik... Efsun'un ailesi deseniz, anlatılmaz yaşanır cinsten...

Tam dinlenmelik bir kitap. Hani off çok yorgunum, şöyle hafif ve eğlenceli bir şeyler okusam dediğinizde okuyabileceğiniz türden...


ARKA KAPAK :

'' Dişi olan karadul örümceği, erkeğiyle çiftleştikten sonra
onu bir güzel yermiş. Yediği erkek sayısı günde yirmiyi bulabilirmiş.
Denilen odur ki erkek, sadece yavruları olsun diye 
kendini kurban edermiş.

Bir günde yirmi erkek! Ben bir tanesini bulmaya çalışırken
maymun oldum, Allah'ın örümceği günde yirmi erkeği
bulduğu gibi bir de mideye indiriyor!''

Çok sevgili Türk kızı,

Bir önceki kitapta mevcudiyetimizin ve istikbalimizin yegâne 
temelinin bir koca bulmak OLMADIĞINI anlatmaya çalışmıştım
hatırlarsan. O kitapta bana verilen tavsiyeleri hiç uyguladın mı
bilmiyorum ama sonunda başıma neler geldiğini gördün.

Şunu hiç unutma: Sen belli bir yaşa gelene kadar kimileri evlen
diye baskı yaparken kimileri de evlenmeni engellemek için
elinden geleni ardına koymayacak! Nikah masasına oturana 
kadar atlatman gereken çok badire, dahili ve harici çok
bedhahların olacak.

Tüm bunlara rağmen akıl sağlığını koruyabildiysen seni gönülden
tebrik ediyorum; yüce bir insan, eşsiz bir varlıksın sen Türk kızı!

Evet, arka kapaktan da anlayacağınız gibi yine eğlenceli bir kitap sizi bekliyor. İlk fırsatta birinci kitabın filmini de izlemek istiyorum. Ne de olsa hepimizin bol bol gülmeye ihtiyacı var değil mi? Sizlere keyifli okumalar diliyorum...

21 Mayıs 2015 Perşembe

Kuru Börülce Salatası


Merhabalar! Bu da, benim açık büfe davetlerimde sık sık yaptığım bir salata. Üstelik diyet yapanlar için de çok uygun. Yanında bir bardak ayranla birlikte tükettiğinizde hem hafif, hem de sağlıklı bir öğün oluyor. Tabii ekmek yemediğiniz sürece. Çünkü bakliyat yediğinizde ekmek tüketmemeniz gerekiyor...



Misafirlerimin çok sevdiği bu salatayı belki çoğunuz biliyordur. Ama bilmeyenler için tarif etmek istiyorum. Dilediğiniz miktarda börülceyi (ben genellikle 2 su bardağı kullanıyorum) akşamdan ıslatın. Ertesi gün, dağılmayacak şekilde haşlayın. Ben işimi hafifletmek için sabahtan ıslatıp, akşam haşlıyorum. Böylece ertesi güne daha az işim kalıyor. Sonra taze soğan, maydanoz, dilerseniz dereotu doğrayın. Közlenmiş kırmızı biberleri de ekledikten sonra, yeterince sirke ve zeytinyağı koyun. Tuzu unutmayın tabii. Ben nar ekşisi de ekliyorum. İnanın çok yakışıyor. Dilediğiniz gibi süsledikten sonra salatanız servise hazır. Tıpkı piyazda olduğu gibi, salatayı servisten birkaç saat önce hazırladığınızda, malzemeler birbirinin içine işlediği için salatanız daha lezzetli oluyor. Denemek isteyenlere kolay gelsin...

19 Mayıs 2015 Salı

19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı Kutlu Olsun



19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkmasıyla başladı her şey... Evet, tarih kitaplarında okuduğumuz bu sözler pek çoğumuzun aklına kazınmıştır. Türk tarihinin önemli hamlelerinden biridir bu. 


Atamız bu önemli günü de, geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimize armağan etmiştir. Onların bu emanete canla başla sahip çıkmalarını dileyerek; Atamız'a, silah arkadaşlarına ve bu uğurda savaşırken şehit ve gazi olmuş atalarımıza saygılarımı sunuyorum...

15 Mayıs 2015 Cuma

Neler Yapıyorum?



Merhabalar! Geçen günkü yazımda size birkaç tarif vereceğimi yazmıştım. Ama yemek bloğu yazmadığım için, arka arkaya tarif vermek istemedim. Bu aralar neler yapıyorum diye düşündüm ve sizlerle paylaşmak istedim. Öncelikle, bir süredir el işlerimi yayınlamadığımı fark ettim. Bunun nedeni, henüz elimde biten bir işimin olmaması.

Şu anda elimdeki işim bu. Kızıma bolero örüyorum. Neden bilmiyorum ama, elimde süründü durdu. Artık bitmek üzere...

Geçen gün Kızılay'a gittiğimde Şık Düğme'den bu kâğıt ipi ve sabun kalemi aldım. Daha önce kağıt iple hiçbir şey örmedim. Becerebilirsem geniş kenarlı, yazlık bir şapka örmeyi planlıyorum...



Bunları da eşime ısmarlamıştım. Alıverdi sağ olsun. Paket içindekiler çift iğne. Henüz penye dikmeye cesaretim yok. Ama elimde bulunsun istedim. Paketin yanındaki ayak, sürfile ayağı. Diğeri ise büzgü ayağı. Kızım benden yine büzgülü etek istedi. Bu sefer büzgü ayağıyla deneyeceğim. İkisini de kullanmak için sabırsızlanıyorum.



Bu arada güzel havaları değerlendirip bol bol yürümeye çalışıyorum. Balkonumda oturup, çay keyfi yapıyorum. Ama sadece iki fincan... Fazlası mideme dokunuyor artık. Fırsat buldukça da kitap okuyorum. Şu anda elimde Kocan Kadar Konuş - Diriliş var. Henüz bitmedi. Ama en az ilk kitap kadar eğlenceli olduğunu söyleyebilirim.



Benden şimdilik bu kadar. Hepinize güzel bir hafta sonu diliyorum...

12 Mayıs 2015 Salı

Somon Balıklı Dürüm



Merhabalar! Başlığı okuyunca, bazılarınızın o da ne öyle dediğinizi duyar gibiyim :)) Geçenlerde bir markette ton balığı gibi, konserve olarak satılan somon balığı gördüm. Somon balığını severim. Bu nedenle alıp deneyeyim dedim. Benim gördüğüm teneke kutuda değildi. Öylesi var mı bilmiyorum. Hani bazı markaların poşette satılan ton balıkları var ya; işte onlar gibi paketlenmiş. Ton balığına göre biraz pahalı. Ama ben denemek istedim.

Kısmet bu güneymiş. Bloğumu takip edenler bilir. Ben aşırı kiloluyum ve bu kilolardan kurtulmaya çalışıyorum. Bu gün normal yemeklerin biraz dışına çıkmak istedim. Evde tam tahıllı lavaş vardı. Tanesi 60 gr. Benim bir öğünde iki dilim ekmek yeme hakkım var. Yani 50 gr. Eh bu 10 gramı bir sonraki öğünden eksiltiriz. Sayarak zayıflamanın bu yönünü çok seviyorum. Listelere bağlı kalmadan menünüzü dilediğiniz gibi oluşturabiliyorsunuz.



Önce tam tahıllı lavaşı tabağa koydum. Üzerine doğradığım marul yapraklarını ekledim. Sonra poşetteki somon balığını yaydım. Zaten yağı yok gibi. En son da közlenmiş kırmızı biberleri doğradım. Aslında maydanoz ve dereotu da eklense güzel olurdu. Ama evde kalmamış. Yürüyüşten yeni döndüğüm için markete gitmeye üşendim. Ne yazık ki bu kadar kiloluysanız, hareket de bir yere kadar oluyor...Olsun, onları da bir dahaki sefere eklerim. İsteyen biber yerine, domates de doğrayabilir. Ne kadar renkli ve sağlıklı değil mi? Üstelik güzel de oldu. Ayrıca çok da doyurucu. 



Sonra dürüm haline getirip, yanında bir bardak ayranla tüketebilirsiniz. Ama zayıflarken bol bol su içip, kilonuzun elverdiği ölçüde hareket etmeyi ihmal etmeyin. Denemek isteyenlere afiyet olsun...

10 Mayıs 2015 Pazar

Anneler Gününüz Kutlu Olsun

Anneler Günü...Bu gün kimimiz için çok güzel, kimimiz içinse zor bir gün. Hiçbir zaman anne olamamış, olamayacak kadınlar için ya da çok sevdikleri annelerini kaybetmiş insanlar için gerçekten zor bir gün. Aslında sevgimizi böyle günlerle sınırlamak çok yanlış. Ama adet olmuş, insan bu günlerde sevdiklerini daha bir önemsiyor  sanki...

Bu gün sabahtan beri gözyaşlarıma hakim olamıyorum. Çok şükür ben hem anne olabildim, hem de annem yaşıyor. Ama kızım bana öyle bir sürpriz yapmış ki çok duygulandım.

Bir hafta önce kızımla babası bir telaşa kapıldılar. Fısıldaşmalar, kaçışmalar... Anladım ki benden gizli bir şeyler dönüyor :) Kızım geldi benden ikimizin fotoğrafını istedi. Neden diye sorunca öğretmeninin istediğini söyledi. Dijital fotoğraflar çıktı mertlik bozuldu. Evde basılmış yeni bir fotoğraf yok ki...Neyse, ikimizin birer vesikalık fotoğrafını buldum verdim. Okulda çok güzel bir kart hazırlamışlar. Aşağıdaki resim, A4 kağıdı büyüklüğünde bir el işi kâğıdına yapıştırılmış. Yanında da bizim fotoğraflarımız, kalpler ve canım annem seni çok seviyorum yazısı var. Ben fotoğrafları burada yayınlamak istemediğim için sadece bu bölümü kullandım . 



Bunları da kızım hazırlamış. Bir haftadır benden bucak bucak saklıyor...





Fotoğrafların kusuruna bakmayın. Aslında böyle tepetaklak değiller. Ama bloğa böyle düşüyorlar. Ne yaptıysam düzeltemedim.

Mektubun içeriği bende saklı. Sabah sabah hüngür hüngür ağlamama neden oldu. Çok saf, temiz, en önemlisi çocuk kalbinden çıkmış bir mektuptu. Eşim ben karışmadım, kendisi yazdı dedi.

Bu da benim kendime diktiğim anneler günü hediyesi :) Kaba dikişini yapmıştım, bitirilmeyi bekliyordu. Kızımın eteğinde uğradığım başarısızlıktan sonra bir süre makinenin başına oturmak istemedim:) İşte pamuk satenden diktiğim yastık kılıfım...




Sonra beni ağlatan başka bir şey oldu. Bu bir blog yazısıydı. Bloğun sahibi hiç anne olamayacağını yazmış ve duygularını dile getirmişti. Benim ailemde de hiç çocuk sahibi olamamış kadınlar var. Tıbben çocuk sahibi olmanız mümkün değil denip de, evliliğinin 15. yılında çocuğunu kucağına almış insanlar var. Üstelik o dönemde tüp bebeğin adı bile bilinmiyordu.

Annelik nedir? Anne olmak için illaki bir bebeği 9 ay karnınızda taşımak mı gerekir? Hani doğuran mı, büyüten mi annedir diye bir söz vardır. Bence çocukları seven, bir çocuğun ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarından önde tutan her kadın annedir. Muhtaç bir çocuğa elini uzatıp, onu hiç doğuramadığı çocuğunun yerine koyup, tüm sevgisini ona veren kadın ÖZBEÖZ ANNEdir.

Yine uzun bir yazı oldu. Tüm bunlardan sonra, başta benim annem olmak üzere ( sıkı takipçimdir kendisi ) tüm annelerin, anne adaylarının ve gönlümüzün annelerinin anneler gününü kutluyorum....






6 Mayıs 2015 Çarşamba

Çok Üzgünüm


Merhabalar! Bugün yazmayı düşünmüyordum. Ama az önce acı bir haber aldım. Cihanın Bahçesi Bloğu'nun sahibi Cihan Hanım'ı kaybetmişiz. 


Kendisini tanıyalı birkaç ay olmuştu. Ama O bizlerin Cihan Ablasıydı. Enerjisi, yaşadığı zorluklara rağmen, hayata bağlılığı bizlere örnek oluyordu. Yaptığı işler zaten herkeste hayranlık uyandırıyordu. Sanki yakın arkadaşımı kaybetmiş gibi, gözyaşlarıma engel olamadım. O'nun arkasından birkaç satır yazmak istedim. Güle güle Cihan Abla, mekanın cennet olsun...

5 Mayıs 2015 Salı

Kuskus Salatası


Merhabalar! Hafta sonu kızımın doğum gününü kutladık. O gün için yaptığım yiyeceklerden bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Önceliği kuskus salatasına verdim. Çünkü bu salata artık benimle bütünleşti gibi. Yıllardır böyle özel zamanlarda mutlaka yaparım ve bizimkiler tarafından da sevilerek yenir. Tarif çok basit. Zaten pek çoğunuz biliyordur. Yine de bilmeyenler için yazıyorum.



MALZEMELER :

1 paket kuskus makarna,
konserve mısır ( miktarı size kalmış ),
1/2 bağ taze soğan,
1 bağ maydanoz,
1 bağ dereotu,
2-3 diş sarımsak,
yeterince zeytinyağı,
yeterince limon suyu.


YAPILIŞI : Kuskusu makarna gibi, tuzlu suda haşlayın ve süzün. Ben genellikle bir gece önceden haşlayıp, zeytinyağıyla karıştırıyorum. Böylece hem hazır oluyor, hem de yapışmıyor. Yeşillikleri de bir gece önceden yıkayıp, süzülmesini sağlarsanız salatanız daha lezzetli olur. Servis saatiniz yaklaşınca içine mısırı da ekleyin. Yeşillikleri, yağını, tuzunu, sarımsağını da ekleyip karıştırdıktan sonra salatanız servise hazır. Afiyet olsun...



Bugünlerde hava o kadar güzel ki; eve giresim gelmiyor. Evimin yakınında beşer katlı binalardan oluşan, yıllanmış bir site var. Tüm blokların bahçesinde çeşit çeşit ağaçlar, çiçekler var. Sokak arasında yürürken, sanki bahçede yürüyormuşum gibi hissediyorum. Bu aralar bol bol leylak var. Onlardan alıp, evde vazoya koyuyorum. Evim misss gibi kokuyor. Leylaklarımı da paylaşmadan edemedim :))

2 Mayıs 2015 Cumartesi

Bilinmeyen Adanın Öyküsü - José Saramago



Merhabalar! Bugün size değişik bir kitaptan söz etmek istiyorum. Bilinmeyen Adanın Öyküsü masal tadında bir kitap. Kız kardeşimin elinde gördüğümde bir çocuk kitabı sandım. Oku bak çok güzel deyince, aldım geldim. Arada bir bu tür kitaplar okumak da iyi oluyor. 


Kapağı sapsarı, tam benlik :) Yazar sanki masal anlatır gibi yazmış. Gerekmedikçe nokta kullanmamış. Hemen hemen hiç paragraf yapmamış. Kitapta aşağıdaki gibi pek çok resim var. Ne yalan söyleyeyim çocukluğum geldi aklıma. Ben bu tür kitapların resimlerini boyardım hep :))


Hikaye, bir adamın kraldan bilinmeyen adayı bulmak üzere gemi istemesiyle başlıyor. Herkes, bilinmeyen hiçbir adanın kalmadığını söylüyor. Ancak adam illaki bilinmeyen bir ada vardır, haritalarda olsaydı zaten bilinmeyen ada olmazdı diyor. Kral ona inanmasa da, sırf başından savmak için gemiyi veriyor. Bu arada sarayın hizmetçisi adama inanarak, onun peşinden gidiyor. Basit bir masalmış gibi görünse de, düşündürücü bir kitap.

Hoşuma giden bazı cümleleri burada sizlerle paylaşmak istedim.

- Beğenmek, sahip olmanın en iyi şekli, sahip olmaksa beğenmenin en kötü şekli olsa gerek.

- Kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin.

- Rüya hünerli bir sihirbazdır, varlıkların boyutlarını ve birbirlerine olan uzaklıklarını değiştirir, yan yana uyuyan kişileri ayırır, birbirine uzaktaki kişileri kavuşturur.

Bu cümleler size kitap hakkında bir fikir vermiştir sanırım. Bu arada kışın bozulan menekşelerim teker teker toparlanmaya başladılar. Şu an yalnızca bir tanesi açtı. Diğerlerinin de gözünün içine bakıyorum. Hepinize güzel bir hafta sonu diliyorum...

Görüşleriniz Benim İçin Değerlidir!

Zaman ayırıp, yorum yaptığınız için teşekkür ederim. Yorumlarınız onaylandıktan sonra görüntülenecektir. Reklam ve hakaret içeren yorumları yayınlamıyorum. Düşüncelerinizi bekliyorum...