Aşağıda evimizin yıkılmadan önceki halini görüyorsunuz. Bu evi dedemler 1950'li yıllarda yaptırmışlar. Annem de buraya gelin gelmiş. Kız kardeşimle ikimiz bu evde doğduk. 2000 yılına kadar burada yaşadık. Sonrasında biz de betonlaşmaya yenik düşüp, evimizin yıkılmasına izin verdik.
Alttaki fotoğraflar evimiz yıkılmadan hemen önce çekilmişti. Son yıllarda, yıkılması düşünüldüğünden bakımsız kalmıştı...
Bu fotoğraf evin arka cephesi. Babam bahçemize çok güzel çiçekler dikerdi.
Evimizin hemen arkasında asma çardak vardı. Altında masamız, sandalyelerimiz, divanımızla küçük bir oda gibiydi. Yazın tüm zamanımız burada geçerdi. Bizi bilen konuklarımız hiç kapı çalmazlardı. Hemen arkaya dolaşırlardı :)
İşte o asmanın üzümleri...
Pek çok meyve ağacımız vardı. Bunlar kayısılarımız. Şimdi hiç biri kalmadı...
Bahçemizde mutlaka kedilerimiz olurdu. İşte onlardan bazıları...
Çok fotoğraf var tabii ama hep bizler de varız. İşte arka bahçemizden bir kare ve ben...
Bu da evimizin ön kapısı ve bahçe merdivenleri. Tabii yine ben...
Burası da yine arka bahçemizden. Bu fotoğraflar 1990'lı yıllara ait. Böylece gençlik halimi de görmüş oldunuz...
Çiçeklerimizin bazıları...
Bu, atlas çiçeği. Çok severdik. Sahi, şimdi yok. Birine mi verildi ki...
Evet dedim ya geçen hafta Yenimahalle'deydim. Oraya gidince böyle oluyor. Nostalji yaşıyorum. Şimdi her şey değişti tabii. Evimizin yerinde artık bir apartman var. Sadece ev değil; tüm mahalle değişti. Eski komşularımızdan çok azı yaşıyor. Her gittiğimde eski bir dükkanın daha kapandığını görüyorum. Bu yıl da, sahibi ve çalışanlarıyla aile dostu gibi olduğumuz eczane kapanmış. Bina yıkılacakmış. Eczacı Sernaz Abla da emekli olmaya karar vermiş. Ama değişmeyen bir şey var. Halâ insanlar hayvanları çok seviyor. Sokağımızdaki her elektrik direğinin altında bir kap su ve mama vardı :)
Çiçeği, böceği neden sevdiğimi anlarsınız belki diye böyle bir yazı yazmak istedim. Sertab Erener'in Çocuktuk Bir Zamanlar diye bir şarkısı var. Tam da benim duygularımı anlatıyor. Yenimahalle'ye her gidişimde bu şarkıyı defalarca dinliyorum. İşte şimdi sizi de bu şarkıyla baş başa bırakıyorum...
Off çok etkilendim.
YanıtlaSilEskiye ait olma duygusundan sanırım,
Fotoğraflar çok güzel, çok samimi.
:)) Teşekkür ederim. Eskileri karıştırdık biraz işte... Bu şarkı beni çok etkiliyor. Sevgiler...
SilSıcacık ve çok duygulu bir paylaşım olmuş canım . keşke böyle kalabilseydi ama maalesef imkanlar bu hale zorluyor.
YanıtlaSilTeşekkür ederim :) Değişmeyen tek şey değişimdir değil mi? En azından arkamızda güzel anılar bırakmış olmak önemli tabii. Umarım çocuklarımıza iyi bir gelecek bırakabiliriz. Sevgiler...
YanıtlaSilmerhaba betülcüm paylaşımını sıkılmadan okudum eline sağlık beni eskilere getirdin :) o zamanların tadı çok başkaydı sağlık olsun teknolojinin ve insanların değiştirmediği hiçbirşey kalmayan dünyada yaşıyoruz .
YanıtlaSilMerhaba Ayselcim. Sıkılmadan okumana sevindim. Çünkü bu yazıyı yazarken çok mu özel oldu acaba diye düşünmeden edemedim. Ama pek çok ilde, pek çok semt böyle değişimler geçirdi sanırım. Bu şekilde düşününce yazmaya karar verdim :) Sevgiler...
SilBizim akrabalarımızın Yenimahalle'de hala müteahhide vermeye kıyamadıkları bir evleri var. Arka bahçeleri tam da sizin anlattığınız gibiydi eskiden. Kendileri orada oturmadıkları için, kiracılar ne kadar bakarsa o kadar oluyor artık.
YanıtlaSilŞu rant olayı çok fena bir canavar gibi evleri yıkıp yıkıp apartman yapıyor, keşke böyle olmasaydı.
Sevgilerimle
Ev halâ ayakta duruyorsa ne güzel. O evler 50'li yıllarda memurlar için uygun fiyatlarla yapılmış. Tabii evlerin sahipleri vefat ettikçe, varisler çoğaldıkça evlere bakış açısı da değişiyor haliyle...Biz de yıktırmaya kıyamıyorduk. Ama amcamların da hakkı olduğu için yıkılması gerekti. Gerçi o binaların bu günkü konforu yakalayabilmesi için çok büyük paralar harcanması gerekiyor. Eh bu imkan da olmayınca yıkılması kaçınılmaz oluyor. Ama öyle sağlammış ki; ustalar balyozlarla 3 günde zor yıktılar. Umarım akrabalarınızın evi dayanmaya devam eder sevgiler...
SilGeçmişimizin üzerinden sililndir gibi geçiliyor biz elimiz kolumuz bağlı seyrediyoruz.Sonra da çocuklarımıza anlatacak hiçbirşey kalmıyor. Çok acı aslında....
YanıtlaSilNe yazık ki doğru. Ben kızımın o bahçede koşturmasını, her çeşit meyveyi dalından kopartmasını çok isterdim. Şimdi ancak fotoğraflarla anlatabiliyorum. Sevgiler...
SilSevgili Betül Hanım yazınız fotoğraflarınız beni çok duygulandırdı beni gençliğime yaşadığım eve bahçeye, çiçeye, böceye götürdüde götürdü çok dugulandım çok ........
YanıtlaSilSevgiler.
Ah sevgili Gezgin Kova... Ben de oraya her gittiğimde çok duygulanıyorum. Bu sefer içimdekileri yazıverdim :) Sevgiler...
Sil